Yazar Adı : | İlim Dalı : Biyografi |
Konusu : | Dili : Türkçe |
Özelliği : | Makale Türü : Müstakil |
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-07-12 | Güncelleyen : /0000-00-00 |
Soljenitsin Üzerine
Soljenitsin, yeni Rus edebiyatının Batı'da tanınan en büyük temsilcisi. O belki de yüzyılımızın en büyük edebî hadisesi. Komünist rejimi yüksek sesle ve büyük bir sanatkâr üslubuyla ihbar eden ilk Sovyet yazarı, öyle ki o korkunç baskı sistemi bile onu susturamadı. Rusya onu yutamadığı bir büyük lokma gibi dışarı atmak zorunda kaldı.1970 Nobel Edebiyat armağanının bu ünlü yazara verilişi şöhretini yaygınlaştırmış, onu bütün insanlığa mal etmişti. Bugün eserlerinin tamamına yakını bütün belli başlı dillere çevrilmiş vaziyette.
Soljenitsin 1918 yılında Lermontov'un şehri Kislovodsk'ta doğdu. Çocukluk ve ilk öğrencilik yılları Don kıyısında Rostov'da geçti. Moskova'da bir yandan fizik ve matematik fakültelerine devam ederken öte yandan bir enstitünün Edebiyat Tarihi ve Felsefe derslerini takib ediyordu. Harp başlamadan tahsilini parlak bir şekilde bitirdi. O zaman düşündü ve ekmeğini kazanmak için matematiği seçti. Oysa edebiyat onu her şeyden ziyade cezbediyordu.
ilk edebî çalışmalarını Lavrenev ve Fedin'e yolladı. Lâkin yayınlamaya değer bulunmadı. Tiyatro çalışmak istedi, fakat o sırada doktorlar kronik bir boğaz rahatsızlığı teşhisi koyunca bu tasarı da suya düştü.
Nihayet harp patlak verdi. Orduda onu ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Sonunda ihtiyat olarak geri saflarda bir görev verildi. Topçu olmak istiyordu ya umursayan yoktu. Yedek subay okulu komutanı, şaka yollu sorduğu bir soruyu beğenerek onu bir topçu birliği akustik bölüğünün başına gönderdi. Sonra batarya şefi ve daha sonra yüzbaşı oldu. Berlin üzerine yürüyenler arasındaydı. Doğu Prusya'da Königsberg civarındaki muharebe sırasında tugayının komutanı Soljenitsin'i çağırdı, silâhlarını aldı. Sonra iki polis memuru tarafından tevkif edildi, rütbeleri söküldü.
«Saflığımdan tevkif edildim. Cepheden yazılan mektuplarda askerî sırları vermenin yasak olduğunu bilmiyor değildim ama düşünmeye müsaade olduğunu sanıyordum.
Dostlarımdan birine mektup yazıyor ve ona ismini zikretmeksizin Stalin hakkındaki düşüncelerimi söylüyordum. Şahsî kanaatimce uzun zamandır tenkit edilecek pek çok yönü vardı. Leninci çizgiye ihanet etmişti. Savaşın ilk devresindeki felâketlerden mes'uldü. Gramer hatalarıyla dolu bir dil konuşuyordu. Bütün bunları mektuplarımda safçasına yazıyordum. Lübjanka hapishanesine atıldım. Sorgumdan sonra duruşmasız ve özel kararla sekiz yıla mahkûm edildim. Kendimi hiçbir zaman haksız yere mahkûm edilmiş saymadım, madem ki hakikaten o devirde yasaklanmış fikirleri beyan etmiştim?
Matematik kurtarmasaydı kürek mahkûmiyetinden sağ çıkamazdım. Ellerimin bir hüneri yoktu, kanaatlerime zıt bir oyuna kalkışmaya mizacım müsait değildi. Moskova yakınlarında, Moskova'da içerde çalıştım. Bir gün hapishane görevlilerinden biri formüller dağıttı. Matematik ve fizik tahsil ettiğimi
yazdım. Neticede beni Hapisaneler İlmî Araştırma Merkezine aldılar, ilmî seviyesi o derece üstün bir merkez ki her hür insan bile orada mesai yapmakla övünebilir. Böylece sekiz yılın dördünü mahkûm matematikçi olarak müsait şartlar altında geçirdim. Tabiî pencerelerde demir parmaklıklar vardı, hareket serbestimiz hapishane bahçesinde birkaç dakika gezintiden ibaretti, fakat yeme imtiyazımız ve bir meşgalem vardı. Cezamın son üç yılını Güney Kazakistan'da büyük bir maden bölgesinde çektim. İvan Denisoviç'in Bir Günü de orada doğdu. Burası özel bir hapishaneydi. Bütün mahkûmlar başlarında, göğüslerinde, dizlerinde, sırtlarında bir numara taşırlardı. Benimkisi SC 232 idi. Hükümlü kampında iki sene duvarcılık, betonculuk mesleğini öğrendim. 1953 şubatında, cezamın bitiminden bir ay sonra serbest bırakıldım. Henüz sürgün olmakla birlikte 5 martta ilk defa hür olarak sokağa çıktım. Sabah erken ihtiyar bir kadın tarafından uyandırılmış, hoparlörün yaydığı haberi dinlemek için sokağa inmeye davet edilmiştim. Meğer Stalin ölmüş. Birkaç gün sonra mahallî polis bürosuna çağrıldım. Daimî sürgünü kabul ettiğime dair («daimî» yazılıydı «ebedî» değil) bir evrak imzalatmak istediler. Reddettim.
1956 da Steplerin kıyısında Balkaş'ın güney-batısında Tatar köyü Kok-Tören'de sürgün bulunuyordum. Zaten hür vatandaş olarak iş bulmakta büyük güçlük çekecektim. Köyün matematikçisi yoktu, matematik öğretmenliği yapabiliyordum. «Matriona Evi» orada tasarlandı.»
Hayatının bir kısmını böyle anlatıyor Soljenitsin. Eserlerinin kaderi de kendi kaderi kadar tuhaf, belki daha ziyade.
Eserlerinin bazıları Rusya'da yayınlandı, sonradan toplatıldı, önce yazarlar birliğine alındı, sonra da büyük gürültülerle çıkartıldı. Kitapları genellikle Rusya'da yayınlanmadan başka ülkelerde yayınlandı. Geçtiğimiz günlerde yurt dışı edilmesine sebep olarak Fransa'da yayınlanan «Gulak Takımadaları» adlı romanı gösterilmektedir.