Kurum Türü : Medreseler | Kurucusu : |
Eğitim Dili : | Kuruluş Tar : 1914-05-31 |
Ülke / Şehir : / İstanbul | Özellik : |
Ekleyen : Fıkıh Dersleri/2009-09-20 | Güncelleyen : Fıkıh Dersleri/2014-07-07 |
Medresetü’l-Hattatin
1908’de II. Mesrutiyet’in ilanından sonra baslatılan yeni egitim çalısmaları kapsamında
özellikle, Seyhülislam Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi’nin (ö.7 Temmuz 1921) Evkaf
Nazırlıgı döneminde Hat, Tezhîb, Cilt, Minyatür gibi sanatların bir okul bünyesinde
toplanmasına yönelik kendisine sunulan bir talebin degerlendirilmesi sonucunda
Medresetü’l-Hattatin’in açılması gündeme gelmistir.
Vakıf egitim ve ögretim müesseseleri programlarında ıslah çalısmalarında bulunan
Hayri Efendi’ye dönemin hattatlarından Arif Hikmet Bey (ö.1336/1918)138 yazı sanatı
üzerine yaptıkları bir konusma sırasında, yazı sanatının gereken ilgiyi görmedigine ve bu
sanatın canlandırılmasına dair nelerin yapılabilecegine dair görüslerini iletme fırsatı bulur.
Arif Hikmet Bey, Seyhülislam’a hat egitimi veren resmi bir kurumun bulunmamasından
yakınarak asrın üstat hattatlarının bir araya getirilerek bir yazı ögretim mektebi
açılmasını teklif eder. Teklif Hayri Efendi tarafından kabul edilip çalısmalara baslanır.
O dönemde İstanbul’da vakıflara baglı egitim kurumlarında bulunan hat hocalıgı
kadroları bu medreseye aktarılmıs ve muallim maasları da Evkaf Nezareti idaresine mali
bir yük getirmemesi için medrese vb. evkaf kuruluslarında esasen mevcut oldugu halde
fiilen harcanamayan hat muallimi ücretlerinin birlestirilmesiyle toplanmıstır.
Hat sanatının yanı sıra diger tezyini sanatları da unutulmaktan kurtarmak amacıyla
kurulan Medresetü’l- Hattatin’e yer olarak, bu sanatlara merakı ve kabiliyeti olan
memurların da kolayca devam edebilmeleri maksadıyla devlet dairelerinin de tamamına
yakın olan Babıâli karsısındaki 1171/1758 yılında Tersane Emini Yusuf Aga
(ö.1188/1775)141 tarafından Hassa Basmimarı Tahir Aga’ya yaptırılıp vakfedilen Sıbyan
Mektebi binası seçilmistir .
Ayrıca, bu bina, eskiden Türk heyetsinaslarından Daru’l-Fünun ilk müdürü Hoca Tahsin ( ö.1298/1881) Efendi tarafından ömrünün son yıllarında,Daru’l- ilim adıyla hususi ögretim müessesesi olarak kullanılmıs kendisi de bu müddet zarfında bu binanın bir odasında yasamıstır .Cagaloglu’nda, Babıâli yokusu üzerinde,Ankara caddesinde bulunan bu iki katlı tarihi bina, günümüzde MEB Devlet Kitapları Müdürlügü Cagaloglu Yayınevi olarak kullanılmaktadır.
Medresetü’l-Hattatin Açılıs Merasimi
Medresetü’l- Hattatin, 6 Recep 1332/31 Mayıs 1914 tarihinde gerçeklestirilen bir
merasimle egitim ve ögretime açılmıstır. Bu açılıs töreninin nasıl gerçeklestigi konusunu
davetliler arasında yerini almıs olan İbnülemin Mahmut Kemal İnal Son Hattatlar adlı
eserinde söyle anlatmaktadır.
“Babıâli caddesinde mukaddema merhum Hoca Tahsin’in dershanesi ve bilahare
Sıbyan Mektebi olan bu bina layıkıyla tamir ve “Medersetü’l- Hattatin” ittihaz olunarak
açılma merasimi 6 Recep 1332 (1914)’de icra olundu. Nezaretin daveti üzerine bende hazır bulundum. Salonda mesihat ve evkaf müstesarları, tesrifat müdîr-i umumisi, beylikçi ve sair zadlarla bas tarafa oturduk. Karsımızda hattatlar sırayla oturdular. Diger davetlilerde kenarlara ve ortaya yerlestiler.
Müdürlüge tayin olunan hattat Arif Bey, ortaya gelüb-baş ile ve eller ile işaretler
yaparak- habt ü halelden halî olmayan bir nutuk irad etti.
Sözünü bitirince Mısırlı bir hafız asr-i serif okudu. Daru’l- Fünun hocalarından Sevket Efendi, müdüre nazire yaparcasına mufassal bir dua okuyarak – kimin tertibi oldugunu bilmiyorum- ayakta âmin denildi.
Bir tepsi üzerinde adi çakı ile bir kalem getirdiler. Bir kalemtıras tedarik etmeyüb de
çakı ile kalem açtırmak isteyen merd-i hüner-ver kim ise, “ merhaba ey semt-i irfanın bâidi ebteri” hitabına layıktır. Mesihat müstesarı Hacı Evliya Efendi Kalemi açtı. Bir hokka ile mürekkep şişesi getirdiler. Evkaf Müstesarı Münir Bey, mürekkebi hokkaya koydu. Diger odada da Reisülhattatin Kamil Efendi, o mürekkep ve kalem ile Hind abadisi bir kâgıda Sülüs besmele yazdı, hayli müddet beklendi. Çünkü kör bir çakının açtıgı kalemle çabuk ve güzel yazı yazmak kolay sey degildir. Besmelenin üzerine umumen imza koyduk. Merasim bitti.”
Medresenin açılıs tarihi ile ilgili olarak kaynaklarda verilen tarihler arasında bir
tutarsızlık gözlenmektedir.
Açılıs tarihi, İbnülemin’in Son Hattatlar adlı eserinde 6 Recep 1332 (31 Mayıs 1914) olarak, Osman Nuri Ergin’in Türk Maarif Tarihi adlı eserinin 192.sayfasında 5 Agustos 1331 (18 Agustos 1915) olarak geçmektedir.
Yukarıda zikretmis oldugumuz üzere Arif Hikmet Bey’in müdürlüge ve Rik‘a hocalıgına dair tayin tezkeresinde de atama tarihi 23 Nisan 1331 (6 Mayıs 1915) olarak kaydedilmistir.
Bu konuda müstakil bir makale kaleme almıs olan M. Ugur Derman’ın tespitine göre Osman Nuri Ergin, büyük emeklerle hazırlamıs oldugu eserinde medresenin açılısına dair verdigi tarihi destekler bir belge sunamadıgı için maalesef Ergin’in verdigi tarihe süpheyle bakılabilir.
İbnülemin’in “Son Hattatlar” adlı eserinde verilen 6 Recep 1332 tarihindeki son rakamın aslında 3 iken- matbaada yeni harflerle basımı esnasında yanlıslıkla 2 olarak dizilme ihtimali ve imlada bu rakamların bir dis farkıyla birbirine benzedigi göz önüne alınırsa, gerçek tarihin 6 Recep 1333 ( 20 Mayıs 1915) olması gerekir.
Ayrıca, bir mektebin idare ve ögretim kadrosunun, oranın açılısından önce tayin edilmesi öteden beri yapılagelen bir is olduguna göre, İbnülemin’in verdigi hicri tarihin – dizgi hatasından dogan- yıl farkıyla dogruluguna inanıyoruz
Açılıs merasimine katılan İbnülemin’in izlenimleri, hat ve kitap sanatlarına hizmet
edecek böylesi bir medresenin açılısının aslında pek itina gösterilmeden gerçeklestirildigini
ortaya koymaktadır.
Burada İbnülemin, Müdür Arif Hikmet Bey’in jest ve mimikleriyle zenginlestirmeye çalıstıgı ancak bir takım hata ve düzensizlikler içeren konusmasını ve buna karsılık Daru’l-Funun hocalarından Sevket Efendi’nin uzun uzadıya yaptıgı duayı ve bu duaya ayakta âmin denilmesini dile getirerek aslında açılıs merasiminin pek ciddiye alınmadan yapıldıgına dair rahatsızlıgını ortaya koymaktadır.
Özellikle, yazı yazmak için kullanılacak kalemi açmak üzere kalemtıras yerine bir kör çakının getirilmesi, yazılacak yazının zaman almasına ve katılımcıların uzun süre beklemesine neden olması açısından İbnülemin’i çakı getirmeyi akıl eden kisiye yönelik “merhaba ey semt-i irfanın bâid-i ebteri” hitabını söylemeye sevk etmistir.
İbnülemin’in bu elestirisi, Hüsn-i Hat icra edilecek bir mektebin açılısında kör bir çakının kullanılması ihmalkârlıgı dikkate alındıgında haklı görülebilir. Kaldı ki bize göre, İbnülemin nüktedan bir dille bu düzensizligi inceden inceye elestirmistir.
Reisülhattatin Hacı Kamil Efendi’nin yazdıgı Sülüs besmelenin altına Evkaf Müzesi
erkânı basta olmak üzere orada bulunan herkes tarafından imza atılmıs ve bu uygulama
mektebe baslanma ve açılma sayılmıstı .
Tugrakes İsmail Hakkı Altunbezer’in bu besmelenin, Türk İslam Eserleri Müzesi’nde oldugunu söylemesine ragmen müze kayıtlarında böyle bir esere rastlanmamıstır.
Açılısından sonra hemen egitime baslayan medrese, devlet dairelerinin yer aldıgı
Babıâli’de bulunması sebebiyle özellikle memur kesimi tarafından büyük ilgi görmüs ve
birçok kisiyi bünyesine çekmistir.
Öyle ki medreseye kaydolan ögrencilerin sayısını ortaya koyma adına, 1916’da medreseye kaydını yaptıran A. Süheyl Ünver’e 279 numarasının verilmesi, ögrenci sayısının hayli kabarık oldugunu göstermektedir.
Medresede muallimlerin çogunun esasen memur veya baska yerlerde çalısıyor olmaları
ve buraya gelen talebelerin çogunun da memur olması dolayısıyla medreseye devam
saatleri ona göre belirlenmistir.
Mesaiye devam mecburiyeti göz önüne alınarak derslere katılmak isteyenler için sabah erken, ögle ve aksam tatilleri ders saati olarak düzenlenmistir. Memurlar, özellikle ögle tatillerinde medreseye devam etmeyi tercih ediyorlardı. Muallimlerin bir kısmı haftada iki, bir kısmı da haftada üç gün ders verirlerdi.
Tabii ki duruma baglı olarak belirlenen gün ve saatlerin dısında da ders verilebilmekteydi.
Hocaların ücretleri de verdikleri ders saatlerine göre ayda 320 ile 480 kurus arasında
degismekte idi. Bu ücretlerin 12 ila 15 liraya çıkarıldıgı da olmustur.
Türk İslam Eserleri Müzesi Yazmalar Şefi Sule Aksoy Hanımefendi’nin de beyan ettigi üzere Medresetü’l-Hattatin’e dair hiçbir belgenin müze bünyesinde yer almadıgı anlasılmaktadır.