Hit (4204) M-2059

Ehli Sünnet Vel Cemaata Göre İmam

Yazar Adı : İlim Dalı : Kelam
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü :
Ekleyen : Fıkıh Dersleri/2012-05-08 Güncelleyen : /0000-00-00

Ehli Sünnet Ve'l-Cemaat'a Göre İmam

1- İMAMIN ŞARTLARI

İmam, İslâm devletinin en yüksek organıdır. Tabii olarak bu imamın da belli başlı şartlan hâiz olması gerekir. Seçilirken o şart­lar gözönünde bulundurulur. Bu şartların önemi, işgal edeceği maka­mı, yüklendiği büyük mesuliyeti ve bu ağır emaneti taşımaya yeterli olmasının önemi dolayısıyladır.İslâm devletinin başkanlığını üzerine alması istenen kimse hakkında ulemânın öne sürdüğü bu şartları, ümmete saygı duyarak seçim esnasında gözetmek vâcibdir. Ancak bu şartların kendisinde gerçekleştiği kimseye ümmet işlerini bırakmak vâcib olur.Bu şartlar seçim esnasında yok olursa, ümmet, istila, zorla ele geçirme gibi seçimsiz bir duruma mecbur bırakılır ve böylece emirlik, imamet şartlarını tamamlamayan ve uygun olmayana geçerse işte böylesi durumlarda bu şartların bütünü şart değildir. Çünkü bu bü­yük bir fitneye sebep olur. Ümmet ise bu fitneden uzaktır. Çünkü o zaman müslümanların maslahatı bunu gerektirmektedir. "İki zarar­dan daha hafif olanı işlenir." kaidesince, vaziyetin değişmesine ka­dar, şartları tamamıyla yerine getirebilmek için münasib vaktin gel­mesine kadar bu şartların bazısına müsamaha edilir.Netice olarak zorbalıkla gelen idarecide şartların bazısının kay­bolması ona karşı çıkışın, hurucun, mâsiyetin dışında itaatsizliğin câizliğini gerektirmez.Bu şartlardan bir kısmı küçük olsun, büyük olsun her idarecide bulunması gereken şartlardır, bir kısmı da, - emire'1-mü'minin imameti uzmâya hasdır. Ehl-i hal ve'1-akdm şartlarıyla ilgili hadis-i şerif geçti. Özellikle diğer şartlara ek olarak imamda bulunması vâcib olan şartlardır. O şartların bir kısmı kemal şartı, bir kısmı da mutlaka bulunması gerekli olan sıhhat şartıdır. Bu durum, her şart­la ilgili hadis geçtikçe ortaya çıkacaktır.Şimdi bu şartları arzedeceğiz. Bu konudaki ulemânın fikirleri­ni, şart koşulan delilleri ve muhtelif şartlardaki tercih edilen görüşü açıklayacağız.

Birinci şart: İslâm

Bu, büyük olsun, küçük olsun her İslâmi idarecilikte vâcibdir. (En büyük idarecilikte) velâyet-i uzmâda ise bunun şart kılınması daha mühimdir. Bu şarta dair deliller çoktur. Onlardan bir kısmı şunlardır:

a) Âyeti kerime;Mü'minlere karşı kafirlere asla yol vermeyecektir." (Nisa, 141) Yani dünyada müslümanlar küfrün hâkimiyetine rızâ[1][519] göster­meyecek demektir. Şu bir gerçektir ki, velâyet-i uzmâ (en büyük ida­recilik), idare edilen halk üzerinde hakimiyet kurmanın en kuvvetlisi ve hakim olma yolunun en büyüğüdür.

b) Kâfirleri idareci ve dost edinmekten nehye delalet eden ayetler:Ey iman edenler! yahudileri ve hristiyanları dostlar edinme­yin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden onları kim dost edinirse o onlardandır." (Maide 51)"Ey iman edenler! mü'minleri bırakıp da kâfirleri dostlar edin­meyiniz! Allah'a, aleyhinizde olacak açık bir delil vermek mi istiyor­sunuz?" (Nisa, 144)"Müminler, mü'minleri bırakıp kâfirleri dostlar edinmesin. Kim bunu yaparsa (ona) Allah'tan hiçbir şey (hiçbir yardım) yoktur. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) sakınmanız (gereken durum­lar) başka." (Ali İmran, 28)Diğer kâfirleri dost edinmekten nehiyle ilgili ayetler:[2][520]Onları dost edinmek, nehyedilen idareci edinmenin bir çeşitidir. işte bundan dolayı onları, müslümanların işlerinden herhangi bir şe­ye idareci kılmak caiz değildir. Bu konuda İbn Kayyım'ın sözü daha önce geçti.

c) İmam'da İslâm şartının bulunması gerektiğine dair de­liller: Ey iman edenler! Allah'a itaat ediniz. Rasûlüne ve sizden olan ulu'l-emr'e itaat ediniz.." (Nisa, 59)Ayetteki "sizden olan" sözü idarecinin müslümanlardan olma­sını şart koştuğuna dair açık bir nassdır.Prof. Dr. Mahmud el-Hâlidî şöyle diyor:Ulu'1-emr" kelimesi ancak ve ancak müslümanlardan olmala­rı gerektiğini ifade eden kelime ile birlikte ifade edilmiştir. İşte bu durum emir sahibinin (veliyyü'1-emr) müslüman olmasının şart olu­şuna delil olmaktadır[3][521]Şu bir gerçek ki kafire hiçbir şeyde itaat asla vâcib olmaz, tam aksine onunla harbetmek ve savaşmak, Kur'an'ın nassıyla[4][522] vâcib ol­muştur. Ya müslüman olacak, ya teslim olacak veya cizye ehlinden olup cizye verecek.

d) Hadislerden deliller: Müminlerin annesi (r.a.)'nin, Hz. Peygamber (s.a.v.)'den rivayet ettiği şu hadis-i şerifte: "Biz hiçbir müşrikten yardım istemeyiz. [5][523]Başka bir rivayette: "..Öyle ise dön! Ben asla bir müşrikten yar­dım alamam[6][524]buyurmaktadır. Bu sözü, Rasulullah (s.a.v.) Bedir günü arkadan gelip beraberinde müşrik olarak gazada bulunmayı is­teyene söylemişti.Bazı işlerde kâfirden yardım istemekten nehiy olunca, müslü-manların işlerini düzenlemede ve idareyi onlara bırakmada nasıl on­lardan yardım istenir! Müslümaların halifeleri işte bu emre tutundu-lar ve uydular. Mesela Hz. Ömer (r.a.), Ebû Musa el-Eş'ari'ye Hristi-yan katip edinmesinden dolayı kızmıştı.Abdullah b. Ahmed demiştir ki, bize babam bahsetti, bize Veki' bahsetti, bize İsrail, Semmak b. Harb'den, o da Iyad el-Eş'ari'den, o da Ebû Musa (r.a.)'dan bahsetmiş ve şöyle demiştir: Hz. Ömer (r.a.)'e: Benim bir hıristiyan kâtibim var, dedim. O da:Sana ne oldu ki? Allah canım alsın. Allah'ın şöyle buyurduğu­nu işitmedin mi?: "Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanlan dostlaredinmeyin! Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse oda onlardandır..." (Maide, 51) Hanif olanı (katip) edinir­sin, dedi. Ravi diyor ki: Ebû Musa: "Ey mü'minlerin emiri! Kâtipliği bana, dini kendisine" dedim. Hz. Ömer (r.a.) ise: "Allah'ın kendilerini alçalttığı kimselere ikram edemem, Allah'ın zelil kıldığım aziz kıla-mam, Allah'ın uzaklaştırdığını yaklaştıramam."[7][525]dedi. Yine Hz. Ömer:"Onlara emniyet etmeyin, Allah onlara hâindir, diyor. Onları yaklaştırmayın, Allah onları uzaklaştırmıştır, onlara izzet vermeyin, aziz kılmayın, Allah onları zelil kılmıştır[8][526] diyor.Bu ümmet arasında Ömer b. Abdilaziz, Mansur, Harun Reşid, Mehdi, Mütevekkil, Muktedir ve diğerleri gibi güzel övgüleri bulu­nan halifeler bu yol, bu prensip üzere yürüdüler.[9][527]

e) Buna dair İcma: Müslümanların işlerini düzenlemede kâfirleri idareci kılmanın caiz olmadığında müslümanlar icmâ etmişlerdir. Zira hiçbir kâfirin Müslümanın üzerinde idarecilik hakkı yoktur. Bu icmâyı ulemâdan çok kimse nakletmiştir. İbnü'l-Münzir de onlardandır. O şöyle diyor: "Ehl-i ilim vasfını kazanan herkes, kâfirin hiçbir müslüman üzerinde idarecilik hakkının olmadığında icmâ etmişlerdir. [10][528] Kadı İyâz: "Ulemâ, imametin kâfir için geçerli olamayacağı üze­rinde icmâ etmişlerdir. Şayet onlarda küfür ortaya çıkarsa azledilir. Yine şöyle diyor: Şayet namaz kılmayı, namaza çağırmayı terketse aynı şekilde yine azledilir, [11][529] diyor.Buna göre imametin, kâfire veya dinden dönen (mürted) kafire akdedilmesi caiz değildir. Çünkü İslâmi devletin hâkimiyetinin ma­nası; İslâmi çizgiyi kabullenip ayrılmaması, hayatını, Öğrendiklerine uygun bir şekilde sürdürmesi, yaşayıp tatbik etmesidir. Bu İslâmi prensip, İslâmi çizgi ve İslâmi metodu tatbik, ancak bu yolu açana tam bir teslimiyetle ve dostlukla takib eden insanlardan tasavvur olunur.Galil 8/256.Üstad Muhammed Esed şöyle diyor:Bizim kesinlikle gerçeklere gözümüzü kapamamamız gerekir. Ne kadar nezih, muhlis, vefalı, memleketini seven, kendisini vatanı­nın hizmetine bütün gönlüyle adamış olsa bile müslümanın dışında hiç bir şahsa bu işi vermemeliyiz. Biz İslâm ideolojisinin hedefinin gerçekleşmesi için müslümandan başka hiçbir şahsa idareciliği bıra­kamayız. Onların bu derece nezih, samimi, memleketini seven, ken­disini feda eden kimse olmaları sırf nefsi sebeplerden kaynaklan­maktadır. Biz bunları görmezlikten gelemeyiz. Hem İslâmi hedefle­rin gerçekleşmesini kâfirden istememizin insaflılık olmayacağı görü­şündeyim.[12][530]

İkinci Şart: Buluğ çağına girmiş olması.

Büyük veya küçük İslâmi her idarecilik hakkında lazım olan a-çık şartlardandır. İşte bundan dolayı küçüğün imameti gerçekleş­mez. Çünkü onun işlerinde ona sahiplik eden, vekâlet eden, kendisi­nin dışında olan kimsedir. Bu durumda olan kimsenin ümmetin işle­rine nasıl nezaret etmesi caiz olur ki? İşte ayet-i kerime:

"Allah'ın, sizi başına diktiği mallarımızı aklı ermezlere verme­yin, o mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin."Buradaki sefihlerden maksad "küçükler ve kadınlardır.[13][531] Se-fihlikte, kadınların sefihliği erkeklerden daha fazladır. Yoksa sadece serinlik kadınlara has değildir. Kadınlardan öyleleri vardır ki erkek­lerden çok üstündür. Bu mutlak manada kadın erkekten üstün, er­kek de kadından üstün demek değildir, bunlar izafi şeylerdir. Bazı konularda kadınlar kadmlıklarıyla üstündürler erkekler de erkeklik-leriyle üstündür. Bu da yine galibidir. Onlara mallarım vermekten nehyolunursak, ki ohlar tasarrufu iyi yapamazlar, Müslümanların işlerini yürütmeyi elbette onlara bırakmamamız gerekir. Hem zaten küçük çocuk mükellef değildir. Delil ise şu hadis-i şeriftir: "Hz. Ali b. Ebi Talib (r.a.)'den rivayet edilmiştir. "Kalem üç kimseden kaldırıl­mıştır: Akıllanmcaya kadar deliden, erginlik çağına ulaşıncaya ka­dar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan.[14][532] Kalemi kaldırılan kimsenin işlerdeki tasarrufu sahih değildir. Çünkü şer'an mükellef değildir.Kendi nefsine ait işlerde de tasarrufa malik olmaması devam etmekte, öyle ise çocuğun müslümanların bütün işlerinde tasarrufa sahib olması şer'an caiz olmaz. Kendi nefsinin işini üzerine alama­yan müslümanların işlerini hiç üzerine alamaz.Hz. Peygamber (s.a.v.)'in, çocuğun emirliğinden sığınmaya dair bir hadisi vardır. Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Yetmişin başından ve çocukların emirliğinden Allah'a sığının!"[15][533]* Hicri 70'in başında meydana gelecek fitneden veya Hz. Peygamber (s a v.)'in vefatından sonraki yetmişin başında meydana gelecek fitneden Al­lah'a sığının demektir. Mirkatu'l-Mefâtih Şerhu Mişkati'l-Mesabih. Aliyyü'l-Kari 7/290. (müt.)İbni Hazm diyor ki: "Ehl-i kıble fırkalarından hiçbir kimse kadı­nın imameti ile baliğ olmayan çocuğun imametine cevaz vermemek­tedir. Ancak Şiîler çocuğun imamlığına cevaz vermektedirler.[16][534]

Hâriciler de aynı görüştedirler. Özellikle ileride geleceği gibi on­ların Şebibiyye kolu da aynı anlayıştadır.

Üçüncü Şart: Akıl

Bu da gerekliliği aşikâr olan şartlardandır. Delilik veya başka bir sebeple aklını kaybedenin idareciliği gerçekleşmez. "Çünkü akıl tedbirin âletidir. Akıl giderse işlerin düzgün yürütülmesi (tedbir) de gider.[17][535]Çünkü aklı giden, kendi işlerini evirip çeviren başka bir kimse­ye muhtaç olur. Böyle olan kimseye müslümanların yönetimi nasıl bırakılır, havale edilir?Çocuk, çocukluğu sebebiyle bu makamdan mahrum olunca, deli olan ise daha ziyade mahrum olur. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hadisini az önce gördük: "Kalem üç kimseden kaldırıldı. Onlardan "iyi oluncaya kadar deli" diye zikredilmişti.Gazali, çocuk ile delinin imametinin caiz olmadığına delil geti­rerek şunu söylemiştir: "İkincisi: Akıldır. Delinin imameti gerçekleş­mez. Çünkü mükellefiyet, işin Özü ve eksenidir.[18][536]Âlimler aklın gitmesini çeşitli kısımlara ayırmışlardır:

1- Aklını geçici olarak kaybetmesi, baygınlık gibi. Ebû Ya'lâ şöyle diyor: "Bu durum imamet akdine mani olmaz. Çünkü devam et­mez, süresi az bir hastalıktır. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.) de hastalı­ğında baygınlık geçirmişti.[19][537]

2- İyi olması umulmayan, kendisinden ayrılmayan, delilik gibi. Bu üç kısımdır:

a) Tam bir akıl hastalığıdır ki kurtulması imkansızdır. Bu, hem imam olmaya mani hem de imamlık anında olursa, imamlığın deva­mına manidir. İmam iken delilik ortaya çıksa imameti iptal eder. Çünkü delilik idareciliğin maksadına engeldir.

b) Zamanın çoğunda deli olan. Hastalık devam ediyor demektir. Hilâfete ve hilâfetin devamına engeldir.

c) Akıllılık hali delilik halinden fazla ise bu durum halife olma­ya mani [20][538] ama halifeliğini devamına mani değildir. Mani olmasıyla devam etmesi arasında ihtilaf edilmiştir.Sırf akıllı olmak devlet başkanlığına kâfi değildir. Zekâsı ve ak­lı en yüksek seviyede olmalı, ümmetin işlerini düşünen, ümmete uy­gun faydaları ortaya koyacak seviyede olmalıdır.

Dördüncü Şart: Hürriyet

Bu şart da imamet hakkında zaruri şartlardandır. Çünkü köle hiçbir hususda tasarruf hakkına sahip değildir. Ancak efendisinin iz­niyle hareket eder. Kendi nefsine bile idareciliği yoktur, başkası üze­rinde idareciliği nasıl olabilir ki?Gazali bu şartı şu sözüyle delillendiriyor:"Kölenin imameti gerçekleşmez. İmamet makamı, halkın işle­rinde bütün vakitlerini harcamayı gerektirir. Emir altında çalışan bir kölenin imameti nasıl ortaya çıkabilir? Kölenin Kureyşi olmasına gelince böyle bir durum köle hakkında tasavvur bile olunmaz.[21][539]İbni Battal, el-Mehleb'den buna dair icmâ nakletmekte ve şöyle söylemektedir:"Bu ümmet, imametin köleler hakkında caiz olmadığında icmâ etmiştir.[22][540]eş-Şenkıtî de şöyle söylüyor:"Ulemâ arasında bu konuda hiçbir ihtilâf yoktur.

Yayınlandığı Kaynak :
Yayınlandığı Dergi :
Sanal Dergi :
Makale Linki :
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort