Hit (4659) M-2046

İman Açısından Ehli Kitab

Yazar Adı : İlim Dalı : Kelam
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü : Müstakil
Ekleyen : Fıkıh Dersleri/2012-03-11 Güncelleyen : /0000-00-00

İman Açısından Ehli Kitab

GİRİŞ

Ehl-i Kitap kime denir? İman açısından bunların durumu nedir? Bu konular öteden beri merak konusu olagelmiştir. Ehl-i Kitab'ın iman açısından durumunu incelemeye geçmeden, iman konusu üzerinde biraz durmak yerinde olacaktır.

Türkçemizde "inanmak" diye ifade ettiğimiz iman, terim olarak; "Hz. Muhammed'in Allah tarafından getirdiği kesin olarak bilinen hususlara inanmak" 1 şeklinde tarif edilir.

Hz. Muhammed'in Allah tarafından getirdiği kesin olarak bilinen, Kur'ân'dır ve bir de Hz. Peygamber'den bize kadar ulaşan mütevâtir haberlerdir. İslâm dinine göre bir insanın mü'min sayılması, bunlara inanmasına bağlıdır. İman, inanılacak esaslara hem toptan ve hem de ayrı ayrı olmalıdır. İman, bir bütündür, bölünme kabul etmez. İnanılacak esaslardan bir veya birkaçını inkâr, tümünü inkâr sayılır. Şu âyet bunu belirtmektedir: "Allah'ı ve peygamberlerini inkâr ederek kâfir olan, bir de Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isteyen (Allah'a inanıp peygamberlerine inanmayan), ''(Bunlardan) kimine inanırız, kimini inkâr ederiz" diyen ve böylece ikisi (iman ile küfür) arasında bir yol tutmaya yeltenen kimseler, gerçek kâfirlerdir. Biz kâfirlere alçaltıcı bir azab hazırlamışızdır" (Nisâ, 4/150-151).

Bazı insanlar, aslında inanmazlar, ama "Biz Allah'a inanırız, fakat peygambere inanmayız" veya "Peygamberlerden şunlara inanırız, şunlara inanmayız" yahut da "İman esaslarından bazısına inanırız, bazısına inanmayız" demek suretiyle imanla küfür arasında orta bir yol izlediklerini söylerler. Böyle olanların gerçekte kâfir olduklarını, güya bu sözleriyle küfürlerini gizlemeye çalıştıklarını bu âyetten öğreniyoruz. Bakara süresindeki bir âyette "Biz Allah'ın peygamberlerinden hiçbirini ayırmayız (hepsine inanırız)" (Bakara, 2/285) Duyurularak mü'minlerin peygamberler arasında ayırım yapmaksızın hepsine inanmaları gerektiği vurgulanıyor.

A. İSLÂM'DA İNANILMASI GEREKLİ ESASLAR

Ehl-i Sünnete göre, mü'min olmak için önce Allah'a inanmak gerekiyor. Allah'a iman; Allah'ın varlığına, birliğine; eşi, dengi, benzeri, ortağı olmadığına; anası, babası, çocuğu olmadığına; hiçbir şeye muhtaç olmadığına; her türlü kemal sıfatlarla muttasıf, her türlü eksikliklerden münezzeh olduğuna vb. inanmaktır. Peygamberine ve Peygamberine bildirdiği kesin olarak sabit olan şeylere inanmak gerekiyor. Kur'ân-ı Kerim'de Allah'a ve Peygamberine inanmayı emreden pek çok âyet vardır.2 Çünkü dini insanlara bildiren Peygamberdir. Peygamberlere inanmadan diğer esaslara inanmanın bir değeri olmaz. Meleklere inanmak gerekiyor. Peygamberlere, (özellikle isimleri Kur'ân'da geçen yirmi beş peygamberin peygamberliklerine) inanmak gerekiyor. Kitaplara (özellikle Hz. Dâvud'a Zebur, Hz. Mûsâ'ya Tevrat, Hz. İsâ'ya İncil ve Hz. Muhammed'e Kur'ân'ın Allah tarafından indirilmiş olduğuna) inanmak gerekiyor. Ahirete, dünya hayatının bir gün tümüyle sona ereceğine, Allah'ın bütün insanları tekrar diriltip dünya hayatlarındaki iman, amel, ibadet, ahlâk ve davranışlarından sorguya çekeceğine, herkese dünyada işlediğinin karşılığını vereceğine, Sırât'a, Mîzân'a, amel defterlerine, Cennet'e, Cehennem'e vb. inanmak gerekiyor.3 Kadere, (hayır ve şerrin Allah'ın dilemesi ve takdir etmesiyle olduğuna) inanmak gerekiyor.

"Kader'e inanmayı bir iman maddesi olarak kabul etmeyen Mu'tezile dışındaki İslâm mezhepleri, bu altı esasa inanmak gerektiğinde ittifak etmişlerdir. Hz. Peygamber'in iman esaslarını bildiren hadislerine4 dayanarak iman esaslarının altı maddeye hasrı ilk devirden itibaren telif edilen akâid risalelerinde görülmektedir.5

Yine bir mü'minin Kur'ân'da bildirilen, namaz, oruç, hac, zekât, vb. dînî emirlere; haksız yere insan öldürmek, ana-babaya âsî olmak, şarap içmek, kumar oynamak, hırsızlık etmek, zina yapmak, domuz eti yemek, yetim malı yemek vb. dînî yasaklara da inanması gereklidir. Yine Hz. Peygamber'den bize kadar tevâtüren bildirilen beş vakit namazın farz olması, kılınış şekli vb. hususlara da inanması gerekir. Kur'ân'ın bir âyetinin bile inkârı -Allah korusun- kişinin küfre düşmesine sebep olabilir.

B. İMANIN RÜKÜNLERİ

İnanılacak şeylerin neler olduğunu genel hatlarıyla açıklamaya çalıştıktan sonra şimdi de imanın nasıl olması gerektiği üzerinde biraz duralım. İmanın temel unsuru, inanılacak şeylere kişinin kalbiyle inanması, bunların doğruluğunu içten benimsemesidir. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de bir çok âyette iman kalbe nispet edilmektedir. Şu âyetler buna örnektir. "Allah imanı onların kalplerine yazdı" (Mücadele, 58/22). "Fakat Allah, size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi" (Hucurât, 49/ 7). "İman henüz kalplerinize girmedi (yerleşmedi)" (Hucurât, 49/14). 6 Ehl-i Sünnet âlimlerinin büyük bir kısmı da imanın; inanç esaslarını kalp ile tasdik olduğunu bildirmişlerdir.7

A. Ehl-i Sünnete Göre

Ebu Hanife (ö. 150/767), tâbileri ve bazı kelamcılar da imânın; "İnanç esaslarını kalp ile tasdik, dil ile ikrar" olduğunu söylemişlerdir. 8 Hemen belirtelim ki bu görüşte olanlar dinsizlik ve küfre zorlanma gibi âcizlik durumlarında "dil ile ikrâr" rüknünün sâkıt olacağını bildirmişlerdir. 9

Demek ki dil ile ikrârı şart koşanlar, o kişinin mü'min olduğunun insanlar tarafından bilinmesi ve kendisine dünya hayatında müslüman muâmelesi yapılması 10 için bunu gerekli görmüşlerdir.11

İslâm'da zâhire göre hüküm vermek bir prensiptir. Bu bakımdan bir insanın mü'min olup olmadığı, onun söylemesiyle (ikrârıyla), bilinir. Bir insandan, bir defa mü'min olduğunu, kelime-i şehâdet getirdiğini duymak veya onu, Müslümanlık alâmeti olan namaz kılarken görmek ona Müslüman muâmelesi yapmak için yeterlidir. Ancak bu kişiden küfür alâmeti olan bir sözün veya fiilin çıkmaması şartı ileri sürülmüştür. Mesela; puta secde etmek, peygamber öldürmek; Peygamber'i. Kur'ân'ı hafife almak; namaz, oruç gibi dînî bir emri; şarap içmek, kumar oynamak gibi dînî bir yasağı inkâr etmek gibi küfür alâmeti olan şeylerin çıkması o kişinin küfre nisbetini engelleyemez.

İman, bir bâtın işidir. Kişi ile Allah arasında kalacak gizli bir işdir. Bazı kimseler vardır ki şu veya bu sebeple imanlarını gizlerler. Bu kimseler her ne kadar insanlar tarafından kâfir kabul edilseler de Allah katında mü'mindirler. Bazı kimseler de vardır ki Müslüman olduğunu söylerler, ama aslında, içten inanmış değildirler. Böylelerine "münâfık" denir.12 Münafıklara dünya hayatında, Müslüman muâmelesi yapılır. Ama onların öbür âlemdeki yerleri Cehennem'in en alt tabakasıdır. 13 Hz. Peygamber ve ashâbı, kelime-i şehadet getireni mü'min sayarlar, onun kalbinde ne var ne yok bunu araştırmazdı. 14

b. Mu'tezileye Göre

Mu'tezile, bir insanın mü'min olabilmesi için iman esaslarını kalbi ile tasdik, dili ile ikrâr etmesini ve ameli yani farzların yapılmasını ve büyük günahların terk edilmesini şart koşar.15 Büyük günah işleyeni mü'min de saymaz, kâfir de saymaz; onun, iman ile küfür arasında bir yerde olduğunu söyler.16

c. Hâricîlere Göre

Haricîlere göre, bir insanın mü'min olabilmesi için iman esaslarını kalbi ile tasdik, dili ile ikrâr etmesi ve farzı, vâcibi, sünnetiyle bütün dînî emirleri yapması; büyük günah, haram, mekruh vb. dînî yasaklardan uzak bulunması gerekir. Hâricîlere göre her türlü günahı işlemek küfürdür.17

d. Selefe Göre

Ehl-i Sünnetin selef âlimlerinden bazıları, bazı hadisçiler, fakihler ve kelamcılar imânı, "kalp ile tasdik, dil ile ikrâr ve rükünlerle amel etmektir" tarzında tarif etmişlerse de 18 Mu'tezile ve Hâricîler'den farklı olarak farzları terk eden ve büyük günah işleyenleri kâfir saymazlar. 19 O halde bu görüşte olan hadisçiler, fakihler ve kelamcılar; ameli, kâmil imânın bir cüzü ve rüknü saymışlardır.20 Bununla beraber bu görüşte selef âlimlerinin böyle bir görüşe sahip olmalarını, zamanlarının bir gereği olarak değerlendirebiliriz.

İnanılacak şeyler ve inanma keyfiyeti açısından imanı böylece inceledikten sonra şimdi Ehl-i Kitab'ın durumunu incelemeye geçebiliriz.

I. EHLİ KİTAP KİMDİR?

Ehl-i Kitap (Kitap Ehli) terimi, "Kutsal Kitap sahipleri, kendilerine Kitap verilen insanlar" anlamına gelmektedir.21 Kur'ân'-da, Ehl-i Kitap tabiriyle, vahiy yoluyla inmiş -Tevrat, İncil gibi- kitapları bulunan Yahudi ve Hristiyanlar kastedilir, böylece bunlar, müşriklerden ayırt edilmiş olur.22 Ehl-i Kitap tabiri Kur'ân-ı Kerim'de otuz bir defa geçmektedir.23

"Ehl-i Kitap" teriminde geçen "Kitap" kelimesi ile Kur'ân'ın dışındaki Tevrat, İncil gibi aslen kutsal olan kitaplar kastedilmektedir.24 Kur'ân-ı Kerim'de "Ehl-i Kitap" terimi ile Yahudiler ve Hristiyanlar kastedilmekle birlikte ayrıca Yahudiler için "Yehûd", Hristiyanlar için "Nasârâ" kelimeleri de kullanılır.25 Sadece Hristiyanları ifade eden "Ehlü'l-İncil" terimi de yer almaktadır.26

Hanefîlere göre Ehl-i Kitap (Kitâbî); "Semâvî bir dine inanan ve Tevrat, İncil, Hz. İbrahim ve Hz. Şit'in sahifeleri, Hz. Davud'un Zebur'u vb. Allah tarafından indirilen bir kitaba inananlara" denir.27

Şâfiî, Hanbelî ve Mâlikîlere göre ise Ehl-i Kitap (Kitâbî); "Yahudiler ve Hristiyanlardır." 28

Bu mezhep âlimleri, "(Kur'ân'ı size indirdik ki), kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (Yahudi ve Hristiyanlara) indirildi, biz ise onların okumasından gerçekten habersizdik, demeyesiniz" (En'âm, 6/156) âyetini, Ehl-i Kitap teriminin sadece Yahudi ve Hristiyanları ifade ettiğine, diğerlerine işaret etmediğine delil saymışlardır.29 Zira Hz. Davud'a indirilen Zebur, birtakım kasideler, va'zlar ve ilahîlerden ibaretti. Onda Allah'a tesbih, senâ ve dua yer alıyordu. Hükümler, emirler, yasaklar yoktu. Hz. İbrahim'e, Hz. Şît'e ve diğer peygamberlere indirilen sahifelerde de hükümler yoktu, sadece bir takım öğütler ve meseller vardı.30

Sâbiîlere gelince, sâbiî kelimesi lügat anlamı itibariyle "bir dinden çıkıp diğerine giren" demektir.31 Sâbiîlerin kimler olduğu hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bazılarına göre Sabiîler, Yahudilikten ve Hıristiyanlıktan dönüp de meleklere ibadet edenlere denir.32

Mücâhid ve Hasan el-Basrî'ye göre, Mecûsîlerden bir topluluktur ki kadınlarıyla evlenilmez, kestikleri yenilmez. Bazılarına göre yıldızlara ibadet eden bir topluluktur.33

Ebû Hanife'ye göre Sâbiîler, İsâ dinine müntesip, İncil okuyan bir zümre oldukları için Ehl-i Kitapdandırlar. Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre yıldızlara tapan bir zümre oldukları için Ehl-i Kitaptan değillerdir.34

Ahmed b. Hanbel'e göre Sâbiîler, Hristiyanlardan veya Yahudilerden bir topluluktur. İbn Kudâme diyor ki; "Bunlara bakılır, Ehl-i Kitap gibi bir peygambere ve kitaba inanıyorlarsa Ehl-i Kitapdandırlar, inanmıyorlarsa Ehl-i Kitapdan değildirler".35

Evzâî ve Mâlik'e göre Sabiîler, Yahudi ve Hristiyanlar arasında, Kitapları olmayan müşriklerden bir topluluktur.36

Kısacası Sâbiîler, Yahudilerle Hristiyanlar, Yahudilerle Mecûsîler veya Hristiyanlarla Mecûsîler arasında bir topluluktur ki hem Kitap Ehli denebilecek yönleri, hem de müşrik veya putperest denebilecek yönleri vardır. Onların Hz. İdris veya Hz. Nuh'un dinine mensup oldukları da söylenir. O halde "Sâbiîlik, esas itibariyle Allah tarafından indirilmiş olması düşünülebilen fakat zamanla felsefî ve siyasî tesirler altında birçok sapmalar ve değişiklere maruz kalarak bir gizlilik ve bâtınîlik özelliği kazanmış eski bir mezhebdir" denebilir.37

Kur'ân-ı Kerim'de Sâbiîlik ismen geçmekte,38 kitaplarından, peygamberlerinden, inanç esaslarından bahsedilmemektedir. Bu hususta hadislerde de bilgiye rastlayamıyoruz.39

Mecûsîlere gelince; "mecûs" kelimesi Kur'ân'da bir âyette geçer.40 Mecûsîler, ateşe tapanlardır.41 Müslüman araştırmacıların çoğunluğuna göre Mecûsîler, Ehl-i Kitap değildir, kadınlarıyla evlenilmez, kestikleri yenilmez.42 Şehristânî'ye göre Mecûsîlerin Ehl-i Kitap (Kitâbî) olmaları şüphelidir.43

Hz. Peygamberin, "Mecûsîlere Ehl-i Kitap muamelesi yapın" dediği rivayet edilmişse de44 Hz. Peygamber'den, Mecûsîlerin kestiklerinin yenilmesine ve kadınlarıyla evlenilmesine dair bir açıklama yoktur.45 O halde Mecûsîlere Ehl-i Kitap muamelesi yapılması, sadece onlardan cizye kabul edilmesi anlamındadır. Nitekim Hz. Peygamberin Bahreyn Mecûsîlerinden cizye aldığı rivayet edilmektedir.46

Özetleyecek olursak; Kur'ân-ı Kerim'de, Ehl-i Kitap terimi daha çok Yahudi ve Hristiyanlar hakkında kullanılmıştır. Kur'ân'da, bu zümrelerden tek tek bahsedilirken de "Yehûd" ve "Nasârâ" kelimeleri kullanılmıştır.47

A. EHLİ KİTABIN İNANÇ ESASLARI

1. Yahudilerin İnanç Esasları

Yahudilik, diğer adıyla Mûsevîlik esas itibariyle hak din idi. Bu dine Mûsevî adı, Hz. Musa'ya nispetle verilmiştir. Hz. Musa, İslâm inancına göre bir peygamberdir. Ona Allah tarafından Tevrat indirilmiştir.

Yahudilik, yaşayan ilâhî kaynaklı dinlerden en eskisi olarak nitelendirilmektedir. Musa dinine Yahudilik adı verilmesi, Hz. Yakub'un on iki oğlundan dördüncüsü olan Yahuda'ya nispetledir.48 Yahudilik, aslında ilâhî kaynaklı bir din olduğu halde diğer ilâhî kaynaklı dinlerde olduğu gibi bu dinde de zamanla insanlar tarafından birtakım değişiklikler yapılmış ve bu din zamanla ilâhîlik hüviyetini kaybetmiştir. Yahudiliği daha iyi tanımak için inanç esaslarına kısaca temas etmek yerinde olacaktır.

a. Tanrı İnancı

Yahudilik, tek tanrı inancına sahip dinlerden biridir. Yahudilikte tanrı birdir, yaratılmamıştır; başlangıcı, sonu yoktur; her şeyi bilir, bütün varlıkların Rabbidir. Âlemlerin yegâne yaratıcısı ve sahibi O'dur. Tanrı, görülemez, resim ve heykeli yapılamaz. Tevrat'ta; "Dinle ey İsrail; Allah'ımız Rab, bir olan Rab'dır" 49 buyrularak Tanrı'nın birliği ifade edilir.

Tanrı, sürekli olarak âlemi yönetir. Onu bıraktığı gün, âlemin sonu gelmiş demektir. Tanrı'nın kudreti sonsuzdur. O'nun gücünün yetmeyeceği hiçbir şey yoktur. O, her şeye hâkimdir. Âlemde O'nun iradesi dışında hiçbir şey olmaz.50

Yahudilikte Tanrı inancı, İslâm'ınkinden farklıdır. Yahudilerin bir kısmı Tanrıya "Yehova", bir kısmı da "Elohim" adını vermişlerdir. Önceleri Elohim, tabiat kuvvetlerinin hâkimi kabul edilmişti. Kendisini rüzgâr ve fırtınada belli ettiğine inanılıyordu. Sonra bu tanrı, insan şeklinde tasavvur edildi. O, İbrahim'le konuşmuş, dinlenmek üzere İbrahim'in çadırında misafir olmuş ve İbrahim, yanındaki iki melekle birlikte O'na yemek ikram etmişti.51

Yehova'ya gelince bu, Yahudi milletinin millî tanrısının adıdır. Tıpkı insana benzer; uyur, bahçede dolaşır, ağaç arkasına saklananları göremez.52 O, geceleyin bir ateş sütunu, gündüz siyah bulut halinde görünür. Gök gürültüsü Tanrı'nın gür sesidir. Zamanla Yehova, kudreti sayesinde bütün tanrıları ortadan kaldırmış ve Kenan ilinin tek tanrısı haline gelmiştir. Yahudi milletinin millî İlâhı olan Yehova, diğer milletlerle ilişkilerinde daima milleti olan İsrailoğullarını destekler. Yehova, aynı zamanda savaşçı bir tanrıdır. Düşmana karşı ordunun başında veya içinde bulunur. İsrail devleti yenildiği zaman, Yehova, milletine kızdığı ve düşmanı kılıç olarak kullandığı için yenilmiştir. Musa'ya on emri veren, O'dur.53

Yahudilikte Allah'a bazı insânî nitelikler verilmektedir. Mesela, O'nun âlemi altı günde yarattığı, yedinci gün dinlendiği, 54 Allah'ın ruhunun suların üstünde hareket ettiği, 55 Allah'ın, Hz. Yakub'la güreştiği, Hz. Yakub'un O'nu yendiği 56 zikredilmektedir ki bunlar, Yahudilikte tanrı inancı hakkında bize fikir vermektedir.

b. Melek inancı

Yahudilikte melek inancı vardır57 Yahudiler, Mihael (Mikail), Gabriel (Cebrail), Uriel ve Rafael (İsrafil) adlı dört büyük meleğe inandıkları gibi diğer meleklere de inanırlar.58 Ancak Kur'ân-ı Kerim, Yahudilerin Cebrail'i kendilerine düşman ilan ettiklerini ve bu yüzden küfre düştüklerini haber vermektedir.59

Meleklere iman, bütün ilahî dinlerde bir inanç prensibi iken Yahudilerin Cebrâil'i düşman ilan ederek hak dinden ayrıldıkları anlaşılıyor. Yahudiler esasen Cebrâil düşmanlığını Kur'ân'a inanmamak için üretmişlerdir. Nitekim Yahudilerden Abdullah b. Suriya, Medine'de iken bir gün Hz. Peygamber'e gelerek kendisine vahyi hangi meleğin getirdiğini sormuş Hz. Peygamber de vahyi Cebrâil'in getirdiğini söyleyince Hz. Peygamber (sav)'e şöyle demiş: "Yâ Muhammed! Biz onu biliriz. O, bize düşmandır. Eğer sana vahyi getiren o olmasaydı da Mikâil olsaydı, sana uyardık. Zira Mikâil, bizim dostumuzdur, Cebrâil'in de düşmanıdır" dediler. Bunun üzerine şu âyetler indi:60 "De ki: Cebrâil'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kur'ân'ı senin kalbine bir hidâyet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve mü'minler için de müjdeci olarak o indirmiştir.

Kim, Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâil'e ve Mikâil'e düşman olursa bilsin ki Allah da inkârcı kâfirlerin düşmanıdır" (Bakara, 2/97-98).

c. Kitap İnancı

Yahudilerin kutsal kitap külliyâtı, Tanah (yazılı dînî edebiyat) ve Talmut (sözlü dînî edebiyat) olmak üzere ikiye ayrılır. Yahudilerin Tanah adını verdikleri kutsal kitaplarına Hristiyanlar Eski Ahit derler. Tanah, üç bölümden oluşur: Tora (Tevrat), Neviim (Peygamberler) ve Ketuvim (Kitaplar). Tora (Tevrat), yazılı ve sözlü olarak ikiye ayrılır. Yazılı Tevrat, Yahudilere göre (Tanrı) Yahve'nin Sina dağında Musa'ya vahyettiği kitaptır. Sözlü Tevrat ise, yazılı Tevrat'ın açıklaması mahiyetinde, nesilden nesile intikal eden Talmud'dur. Tevrat'da; Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye olmak üzere beş kitap yer alır. Neviim (Peygamberler) kitabında öncekilerden altı, sonrakilerden on beş olmak üzere yirmi bir kitap yer alır. Ketuvim (Kitaplar), Yahudi kutsal kitabının üçüncü bölümünü oluşturur, on üç kitaptan müteşekkildir.61

Bugün Yahudilerin elinde bulunan Eski Ahit (Tevrat), yüce Allah'ın Hz. Musa'ya indirdiğinin aynısı değildir. Hz. Musa M.Ö XIII. yüzyıl civarında yaşamışken Tevrat metinlerinin en eskileri M.Ö. 1000-800 yılları civarında yazılmıştır. Üstelik bu metinler arasında bazı çelişkiler ve tutarsızlıklar da vardır. 62 Hristiyanlarca Eski Ahit, Yahudilerce Tanah denilen Kutsal Kitap, tahminen M.S. I. yüzyılda Jamnia'da toplanan bir meclis tarafından son şekline kavuşturulmuştur.63 Kur'ân-ı Kerim de Tevrat'ın insanlar tarafından tahrif edildiğini bildirmektedir.64

d. Peygamber İnancı

Yahudilikte peygamber inancı millî bir karakter arz eder.

Yahudiler, sadece İsrailoğullarından gelen peygamberlere inanırlar. Yahudilere göre, Hz. Davud ve Hz. Süleyman birer melik hükmündedir. Hz. İsa ve Hz. Muhammed peygamber kabul edilmez. Aslında Yahudilikte Hz. Musa'nın dışındaki peygamberlerin hiçbirine inanma mecburiyeti yoktur. Gâibden haber veren kâhin, peygamber kabul edilir.65 İslâm inancında olduğu gibi, peygamberlerde; İsmet, sıdk, emânet, fetânet, tebliğ vb. sıfatların bulunması gerekmez. Aksine Tevrat'ta t peygamberler için söz konusu edilen çirkin iftiralar, Tevrat'ın muharref olduğunun delillerinden kabul edilir. 66

Tevrat'ın tahrifine en kuvvetli delil ise Tevrat'ta Hz. Musa'nın ölümünden ve gömüldüğü yerden bahsedilmesidir.67 Tesniye'deki, "Bugüne kadar kimse onun kabrini bilmez" 68 ifadesi, Tevrat'ın Hz. Musa'nın ölümünden çok sonra yazıldığının isbatıdır.

e. Âhiret İnancı

Yahudilikte önceleri bir ahiret inancı yoktu, bu inanç Yahudiliğe sonradan girmiştir. Eski Ahit'te kıyamet, Mahşer, Cennet, Cehennem hakkında açık bir bilgiye rastlanmamaktadır. Cennet ve Cehennem kavramının Yahudiliğe sonradan Zerdüştlük'ten geçtiği nakledilmektedir.69 Önceleri, yaşamak ölmekten daha üstün ve değerli kabul ediliyordu.70 Daha sonra bu inanç değişti ve ruhun ölmezliğine ve hesap verileceğine inanılmaya başlandı.71

Yahudilerin âhiretle ilgili inançları da Müslümanların inancından farklıdır. Zira Yahudiler, kendilerine sayılı birkaç gün ateşin dokunacağını ve bütün azabın bundan ibaret olduğunu söyleyerek Allah'ın azabını ve Cehennemi hafife almışlardır. Bunu Kur'ân şöyle açıklıyor: "(İsrailoğulları) dediler ki: Saydı birkaç gün müstesnâ bize Cehennem (azabı) dokunmayacaktır. Onlara de ki: Allah katından (bu hususta) bir söz mü aldınız? Öyle ise Allah mutlaka sözünü tutacaktır. Yoksa siz Allah'a karşı bilir bilmez konuşup duruyor musunuz?" (Bakara, 2/80).

f. Kader İnancı

Yahudilikte bir kader inancı vardır. Yahudilere göre, bütün olaylar Tanrı'nın çizdiği bir gayeye yönelmektedir. İnsanın vazifesi, bu gayenin gerçekleşmesine yardımcı olmaktır. Mezmurlar'da şu ifadeler yer alır: "Rabbin ismine hamdetsinler; çünkü O emreyledi ve yaratıldılar. Onları da ebediyen ve daima durdurdu. Bir kanun koydu, onu geçemezler".72 Vaiz'deki, "Çünkü iyi olsun kötü olsun, her gizli şeyle beraber her işi Allah hükme götürecektir"73 ifadeleri de Yahudi dininde kader inancının var olduğu gösterir.

Yahudilikte XII. yüzyıla kadar belli bir inanç sistemi yokken Tevrat bilginleri Hristiyanlık ve İslâm'daki gibi inanç esaslarını sonradan benimsemişlerdir. Yahudilikte iman esaslarını ilk defa belirleyen İskenderiye'li Yahudi filozofu Philo (M.Ö.20-M.S. 50)'dur.

Philo'nun 14 maddelik iman esasları, daha çok tevhidle ilgilidir. Philo'dan sonraki isim Irak'taki Talmud Akademisine başkanlık etmiş olan Rabbi Saadya Gaon (Said el-Feyyûmî)'dur. Gaon'un 8 maddelik iman esasları, İslâmî özellikler gösterir. Yahudi inanç esaslarını bugünkü şekliyle ortaya koyan Rabbi Moşe ben Maymon = Maimonides (Musa b. Meymûn) (1135-1204)'dur. 74

Musa b. Meymûn'un Yahudiler için kabul ettiği on üç esas şunlardır: 1) Allah, var olan her şeyi yarattı ve onlara hükmeder. 2) Allah, birdir ve O'ndan başka tanrı yoktur. 3) Allah'ın bedeni yoktur. Allah hiçbir şekilde tasvir edilemez. 4) Allah'ın başlangıcı ve sonu yoktur. 5) İbadet, sadece tanrıya mahsustur. O'ndan başka ibadete layık olan yoktur. 6) Peygamberlerin bütün sözleri doğrudur. 7) Efendimiz Musa, bütün peygamberlerin en büyüğüdür. 8) Elimizde olan Tevrat, Allah tarafından Hz. Musa'ya verildiğinin aynısıdır ve değiştirilmemiştir. 9) Dinimiz ilahî bir dindir ve değiştirilemez. 10) Allah, insanların bütün hareket ve düşüncelerini bilir. 11) Allah, emirlerini yerine getirenleri mükâfatlandırır, getirmeyenleri cezalandırır. 12) Allah, Mesih'i (Ma-şiah) gönderecektir ve geciktiği halde yine beklerim. 13) Ruhum ölümsüzdür ve Allah, dilediği zaman ölüleri hayata kavuşturacaktır. 75

Musa b. Meymûn'a göre, bu esaslardan birini kabul etmeyen kimse kâfir olur ve Yahudi cemaatinden çıkar.

Musa b. Meymûn'un koyduğu iman esasları bugün Sefarad ve Askenaz Ortodoks Yahudilerince kabul edilmektedir. Dua kitapları "Siddur"larda yer almakta ve her gün sabah ibâdet vakti olan "Şharit"te söylenmektedir.

Ancak reformist Yahudiler, Musa b. Meymûn'un düzenlediği iman esaslarını kabul etmezler. Onlar, yeniden dirilme, ceza ve mükâfâta inanmaz. Sadûkîler gibi, ahiretin varlığını kabul etmezler. Tevrat'ın ilâhîliğine inanmazlar. Onlara göre, Yahudilik, sadece bu dünya ile ilgilidir.76


DİPNOTLAR
1 Bk. Râğıb, Müfredat. Beyrut, ts., Dâru'l-Ma'rife, s. 26; İbn Manzur, Lisânu'l-Arab, Beyrut, 1389/1970, I, 108; Ebu Yüsr Pezdevî, Usûlü'd-Din, Kâhire, 1383/1963, Dâru İhyai'l-Kütübi'l-Arabiyye, Thk. Dr. Hans Peter Linss, s. 151; Fahreddin Râzî, Muhassal, Kahire, ts., Mektebetü'l-Külliyyâti'l-Ezheriyye, s. 237; Kâdî Beydâvî, Tavâliu'l-Envâr (İsfehânî'nin Matâliu'l-Enzâr'ıyla), İstanbul, 1305 h., Hulusi Efendi Mtb., s. 464.
2 Bu âyetlerden bazıları için bk. Âl-i İmrân, 3/ 179; Nisa, 4/136, 171; A'râf, 7/158; Hadid, 57/7; Teğâbün, 64/8.
3 İman esaslarını topluca bildiren bazı âyetler için bk. Bakara, 2/177, 285; Nisa, 4/136.
4 Bk. Müslim, İman, 1; Ebu Davud, Sünnet, 15; Tirmizî, İman, 4; İbn Mace, Mukaddime, 9; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 51.
5 Mesela bk. Ebu Hanife, el-Fıkhu'l-Ekber, İstanbul, 1303 h., Osmaniye Matb., (Ali el-Kârî'nin Şerhu'l-Fıkhı'l-Ekber'in sonunda), s. 2; Ahmed b. Hanbel. Kitâbu's-Sünne, Thk. Muhammed Hamid el-Fekî, Kahire, 1375/1956, Matbaanı's-Sünneti'l-Muhammediyye, s. 44; Ebu Ca'fer et-Tahâvî, Akidetü't-Tahâvî, Thk. Arif Aytekin, İstanbul, 1985, Seha Neşriyat, s. 35-54; Ömer Nesefî, Akaidu'n-Nesefî, İstanbul, 1308 h., Osmaniyye Matb., (Taftâzânî'nin Şerhu'l-Akaid'i sonunda), s. 103-105.
6 İmanın kalbe nisbet edildiği diğer bazı âyetler için bk. Nahl, 16/106; Maide, 5/41.
7 Bk. Ebu Mansûr Mâtüridî, Kitâbu't-Tevhid, Thk. Fethullah Huleyf, İstanbul, 1979, el-Mektebetü'l-İslâmî, s. 380; Ebu'l-Meâlî el-Cüveynî, Kitâbu'l-İrşad, Thk. Muhammed Yusuf Musa, Ali Ali Abdülmun'im Abdülhamid, Mısır, 1369/1950, Mektebetü'l-Hancî, s. 397; Abdülkerim eş-Şehristânî, Nihâyetü'l-İkdâm, Tsh. Alfred Guillaum. ts., s. 471; Nureddin es-Sâbûnî, el-Bidâye, Thk. Bekir Topaloğlu, Ankara, 1979, Diyanet İşleri Başk. Yay., s. 85.
8 Ebu Hanife, a.g.e., s. 6; Tahâvî, a.g.e., s. 56; Ebû Yüsr Pezdevî, a.g.e., s. 146, 149; Sâbûnî, a.g.e., s. 85; Ömer en-Nesefî, a.g.e., s. 104; Kemaleddin el-Beyâdî, İşârâtu'l-Merâm, Thk. Yusuf Abdürrezzâk, Kahire, 1368/1949, s. 58.
9 Bk. Ebû Yüsr Pezdevî, a.g.e., s. 149; İbnü'l-Hümâm, el-Müsâyere, Mısır, 1348/1929, el-Matbatu'l-Mahmûdiyye, s. 173; Sa'deddin et-Taftâzânî, Şehru'l-Akâid, İstanbul, 1308 h., Matbaa-i Osmâniyye. s. 153.
10 Müslüman muâmelesi; müslüman bir kadınla evlenmesine izin vermek, arkasında namaz kılmak, kestiğini yemek, ölünce cenaze namazını kılmak, müslüman kabristanına defnetmek, zekat ve öşür gibi dinî vergilerle mükellef tutmak vb.dir.
11 Bk. Sâbûnî, a.g.e., s. 85; Taftâzânî, a.g.e., s. 154.
12 Bk. Taftâzânî, a.g.e., s. 154.
13 Bk. Nisa, 4/145.
14 Bk. Taftâzânî, a.g.e., s. 154.
15 Bk. Kâdî Abdülcebbar, Şerhu'l-Usüli'l-Hamse, Thk. Dr. Abdülkerim Osman, Kahire, 1384/1965, Mektebetü Vehbe, s. 128, 707.
16 Bk. Kâdî Abdülcebbar, a.g.e., s.126, 137; Ebu'l-Hasan el-Eş'arî, Makâlâtu'l-İslâmiyyîn, Tsh. Hellmut Ritter, Wiesbaden, 1400/1980, s. 266 vd.
17 Bk. Ebu'l-Hasan el-Eş'arî, a.g.e., s. 111, 124; Kâdi Abdülcebbar, a.g.e,, s. 140, 632, 701; Abdülkâhir el-Bağdâdî, Usûlu'd-dîn, Beyrut, 1401/1981. Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, s, 249; Ethem Ruhi Fığlalı, İbâdiyye'nin Doğuşu ve Görüşleri, Ankara, 1983, A. Ü. İlâhiyat Fak. Yay., s. 135-136.
18 Bk. Ahmed b. Hanbel, K. es-Sünne, s. 44; Cüveynî, a.g.e., s. 396; Sâbûnî, a.g.e., s. 85; Taftâzânî, a.g.e., s. 155-156.
19 Bk. Pezdevî, a.g.e., s. 146; Tafıâzânî, a.g.e., s. 155-156.
20 Bk. Musfihiddin el-Kestelî, Hâşiyctü'l-Kestelî ala Şerhi'l-Akaid. İstanbul, 1308 h., Matbaa-i Osmâniyye, s. 156.
21 Bk. Şehristânî, el-Milel ve'n-Nihal, Beyrut, 1390/1975, Dâru'l-Ma'rife (İbn Hazm'ın el-Fasl'ı ile), II, 47; M. Fatih Keşler, Kur'ân'da Yahudiler ve Hristiyanlar. Ankara, 1993, T. Diyanet Vakfı Yay., s. 65.
22 Bk. Ignaz Goldziher, Ehlü'l-Kitap, İslâm Ansiklopedisi. İstanbul, 1977, M.E.B. Yay., IV, 208.
23 Bk. Muh. Fuad Abdülbaki, el-Mu'cemu'l-Müfehres, İstanbul, 1408/1987, Çağrı Yay., s. 95-96.
24 Bk. Râgıb, a.g.e., s. 425.
25 Bk. Muhammed Fuad Abdülbaki, a.g.e., "yehûd" ve "nasârâ" maddeleri.
26 Bk. Mâid_e,5/47.
27 Bk. İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtar Terc., Çev. Ahmet Davudoğlu, İstanbul, 1983, Şamil Yay., V, 337; Abdülkerim Zeydan, Ahkâmu'z-Zimmiyyîn ve'l-Müste'menîn, Beyrut, 1408/1988, Müessesetü'r-Risâle, s. 11.
28 İbn Kudâme, Muğnî, Riyad, 1401/1981, VI, 590/591; Abdülkerim Zeydan, a.g.e., s. 11.
29 Bk. İbn Kudâme, a.g.e., VI, 590.
30 Bk. İbn Kudâme, a.g.e., VI, 591. Abdülkerim Zeydan, a.g.e., s. 12. Abdülvehhâb en-Neccâr, Kasasu'l-Enbiyâ, Kahire, 1386/ 1966. Müesseseni'l-Halebî, s. 311.
31 Asım Efendi, Kâmûs Terc., Okyanus, İstanbul, 1272 h. I. 33; Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul, ts.. Çelik-Şura Neşr. III, 231.
32 Bk. Ebu'l-Berekât en-Nesefî, Tefsir (Medâriku't-Tenzil), Beyrut, ts., Dâru'l-Kitâbi'l-Arabî,I,52.
33 Bk. Faheddin er-Râzî, Tefsir (Mefâtîhu'l-ğayb), İstanbul, 1307 h., Matbaa-İ Âmire, I, 549.
34 Bk. Kâsânî, Bedâiu's-Sanâi, Beyrut, 1384/ 1974. V 46; Abdülkerim Zeydan, a.g.e., S. 12-13; Vehbe Zuhaylî, İslâm Fıkıh Ansiklopedisi, Çev. Ahmet Efe ve ark, İstanbul, 1992, Risale Yay., IX, 126.
35 Bk. İbn Kudâme, a.g.e., VI, 590.
36 Bk. Abdülkerim Zeydan a.g.e., s. 13.
37 Bk. Elmalılı, a.g.e., III, 232.
38 Bk. Bakara, 2/62; Maide, 5/69; Hac, 22/17.
39 Bk. Remzi Kaya, Ehl-i Kitap, T. Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 1994, X,517.
40 Bk. Hac, 22/17.
41 Bk. Elmalılı, a.g.e., V, 294.
42 Bk. İbn Hazm, Muhallâ, Thk. Ahmed Muh. Şakir, Kahire, ts.. Dâru't-Türâs, IX, 445; İbn Kudâme, a.g.e., VI, 591; İbn Âbidin a.g.e., s. V, 338: Abdurrahman Cezîrî, Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı, İstanbul, 1986, Bahar Yay., V, 130; Vehbe Zuhaylî, a.g.e., IX, 122.
43 Bk. Şehristânî, Milel, II, 47.
44 Bk. Muvatta, Zekat, 42.
45 Bk. Suyûtî, Celâleddin Abdıırrahman b. Ebî Bekr, Tenviru'l-Havâlîk, Mısır, ts., I, 264.
46 Bk. Muvatta, Zekat, 41.
47 Bk. Muh. Fuad Abdülbaki, a.g.e., "yehûd" ve "nasârâ" kelimeleri.
48 Bk. Günay Tümer, Abdurrahman Küçük,
Dinler Tarihi, Ankara, 1993, Ocak Yay., s. 177.
49 Bk. Tevrat, İstanbul, 1972, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, Tesniye, 6/4.
50 Bk. Günay Tümer-Abdurrahman Küçük, a.g.e., s. 219-220.
51 Bk. Tekvin, 18/1-8.
52 Bk. Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik, İstanbul, 1966, Remzi Kitabevi, s. 35.
53 Bk. Ahmet Kahraman, a.g.e., s. 134-136.
54 Bk. Tekvin, 2/2.
55 Bk. Tekvin, 1/2.
56 Bk. Tekvin, 32/24-32.
57 Bk. Tevrat, İşaya, 6/1-3.
58 Bk. Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul, 1983, Otağ Yay., s. 199; Osman Cilacı, Genel Hatlarıyla Dinler Tarihi, Konya, 1994, Mimoza Yay., s. 93.
59 Bk. Bakara, 2/97-98.
60 Bk. Râzî, Tefsir, I, 628; İbn Kesir, Tefsir, Beyrut, 1388/1969, Dâru'l-Marife, I, 129.
61 Bk. Günay Tümer-Abdurrahman Küçük, a.g.e.,s. 192-197.
62 Mesela Nuh tufanının bazı yerlerde kırk gün (bk. Tekvin, 7/4, 12, 17), bazı yerlerde yüz elli gün devam ettiği bildirilir (bk. Tekvin, 7/24). Hz. Harun'un, bir yerde Hor dağında öldüğü ve orada gömüldüğü (bk. Sayılar, 33/38-39), başka bir yerde Mosera'da öldüğü ve orada gömüldüğü yazılıdır (bk. Tesniye, 10/16). Saul'un kızı Mikal'ın bir yerde ölünceye kadar hiç çocuğu olmadığı (bk. II. Samuel, 6/23), bir başka yerde beş oğlu olduğu bildirilir (bk. II. Samuel, 21/8).
63 Bk. Günay Tümer-Abdurrahman Küçük, a.g.e., s. 193-194.
64 Bk. Bakara, 2/75, 79; Nisa, 4/46; Maide, 5/ 13,41.
65 Bk. Ahmet Kahraman, Dinler Tarihi, İstanbul, 1965, s. 136; Osman Cilacı, a.g.e., s. 98.
66 Mesela Hz. Süleyman'ın puta taptığı (bk. I. Krallar, 11/1-14), Hz. Harun'un kendi eliyle put yapıp ona taptığı ve kavmini de puta tapmaya teşvik ettiği (bk. Çıkış, 32/1-6). Hz. Davud'un zinakâr olduğu (bk. II. Samuel. II/I-27), Hz. Lut'un şarap içip sarhoş olduğu ve iki kızıyla yattığı (bk. Tekvin, 19/30-36), Hz. Musa'nın İsrailoğullarına her gittikleri yerden birşey çalmalarını emir ve tavsiye ettiği (bk. Çıkış, 12/35-36), Hz. İbrahim'in yalancı ve ahlâksız olduğu (bk. Tekvin, 12/10-19), Hz. Nuh'un şarap içtiği, sarhoş olduğu ve sarhoşken oğullan tarafından kendisine çirkin hareketlerde bulunulduğu, Nuh, sarhoşluktan ayılıp da küçük oğlunun kendisine yaptığını anlayınca Kenan kentini lanetlediği (bk. Tekvin, 9/20-25) vb. peygamberlere yakışmayacak iftiraların Allah kelâmı olan bir kitapla bulunması düşünülemez.
67 Bk. Tesniye, 34/5-8.
68 Bk. Tesniye 34/7.
69 Bk. Osman Cilacı, a.g.e., s. 99-100.
70 Bk. Vaiz, 9/4-6.
71 Bk.DanieI, 12/2.
72 Bk. Mezmurlar, 148/5-6.
73 Bk. Vaiz, 12/14.
74 Bk. Smart, Ninian: The Worid's Religions Old Traditions and Modern Transformations, London, 1989, s. 263. Kurtubalı meşhur Yahudi filozofu Musa b. Meymûn'un Yahudi inan

Ehl-i Kitap (Kitap Ehli) terimi, "Kutsal Kitap sahipleri, kendilerine Kitap verilen insanlar" anlamına gelmektedir.21 Kur'ân'-da, Ehl-i Kitap tabiriyle, vahiy yoluyla inmiş -Tevrat, İncil gibi- kitapları bulunan Yahudi ve Hristiyanlar kastedilir, böylece bunlar, müşriklerden ayırt edilmiş olur.22 Ehl-i Kitap tabiri Kur'ân-ı Kerim'de otuz bir defa geçmektedir.23 "Ehl-i Kitap" teriminde geçen "Kitap" kelimesi ile Kur'ân'ın dışındaki Tevrat, İncil gibi aslen kutsal olan kitaplar kastedilmektedir.24 Kur'ân-ı Kerim'de "Ehl-i Kitap" terimi ile Yahudiler ve Hristiyanlar kastedilmekle birlikte ayrıca Yahudiler için "Yehûd", Hristiyanlar için "Nasârâ" kelimeleri de kullanılır.25 Sadece Hristiyanları ifade eden "Ehlü'l-İncil" terimi de yer almaktadır.26 Hanefîlere göre Ehl-i Kitap (Kitâbî); "Semâvî bir dine inanan ve Tevrat, İncil, Hz. İbrahim ve Hz. Şit'in sahifeleri, Hz. Davud'un Zebur'u vb. Allah tarafından indirilen bir kitaba inananlara" denir.27 Şâfiî, Hanbelî ve Mâlikîlere göre ise Ehl-i Kitap (Kitâbî); "Yahudiler ve Hristiyanlardır." 28
Yayınlandığı Kaynak :
Yayınlandığı Dergi : Yeni Ümit Dergisi
Sanal Dergi :
Makale Linki :
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort