Yazar Adı : | İlim Dalı : Fıkıh |
Konusu : | Dili : Türkçe |
Özelliği : | Makale Türü : Müstakil |
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-06-25 | Güncelleyen : /0000-00-00 |
İslâm Hukuku'nda Alışverişler...
İslam dini alışverişi helâl, gayri meşru kazanç yollarını ise yasaklamıştır. Böylece, iş dünyasının sağlıklı ve insaf ölçüleri üzerinde yürümesi temin edilerek, kişinin uhrevî sorumluluğu olduğunu bildirerek, tedbir almasını emretmektedir. Yani, kişinin bütün yaşayışında dininin emirlerine riayet etmesi istenerek, kişi hem dünya hem de ahiret için hazırlıklı hale getirilmek istenmiştir.
İslam'a göre alışveriş ister peşin olsun, isterse veresiye olsun, meşruiyet sınırları içinde cereyan etmek şartıyla mubah ve caizdir. Bu hususta dinî teşvikler de mevcuttur. "namaz kılınınca yeryüzüne dağılın da Allah'ın fazlından rızık arayın" mealindeki âyet–i kerime mü'minin hem iş hayatını, hem de ibadet hayatını birlikte yürütmesini tavsiye etmektedir. Alışverişte esas olan, ticaret yapıp kâr etmek olduğu gibi, bu muamele aynı zamanda amme hizmeti olması açısından da insanlığa yapılan bir hizmettir. Zaten helâl çerçevede kalındığı müddetçe her nevi meşguliyet ibadet hüviyetine bürünmektedir.
İslâm hukukunda umumî olarak kâr sınırı getirilmezken, kâr miktarının, piyasanın durumuna ve kişilerin insaf ve vicdanlarına bırakılması, ticaret ehline büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Her nevi ticarette yalan, hile ve aldatma yoluyla fahiş bir fiyatla alışveriş yasaklanmıştır.
Alışveriş esnasında mal sahibinin, yani satıcının hukuku dikkate alınıp, onun ticaret hayatını devam ettirmesi için bağlayıcı bazı ölçüler getirilirken, aynı şekilde müşterinin de durumu göz önüne alınmış, onun da bilgisizliğinden ve satın aldığı malın mahiyetini tam olarak bilmemesi yüzünden aldatılması hoş karşılanmamıştır.
İşte, tüccarın elindeki sermayesini muhafaza edebilmesi ve ticaret hayatını sıhhatli bir şekilde devam ettirebilmesi için, vadeli satışta, peşin satışa göre vade farkını belirterek satabileceği yolu da gösterilmiştir.
Kur'ân–ı Kerimde "Allah alışverişi helal, faizi de haram kılmıştır." buyrulmaktadır. İşte bu âyet–i kerime, ister vadeli olsun, ister peşin olsun, alışverişi mubah kılmakta ve helâl olan alışverişin temelini göstermektedir. Ancak Peygamber Efendimiz bir hadis–i şeriflerinde, bir satış içerisinde iki satışın caiz olmayacağını beyan etmektedir. Bu hadis–i şerif üzerinde izahlar yapan âlimler, farklı yorumlarda bulunmuşlardır. Bazı İslâm âlimleri bu hadis–i şerife dayanarak vâde farkının caiz olmayacağını açıklarken, bazı âlimler de, vâde farkının faiz olmadığını, dolayısıyla bu hadis–i şerifin yasaklama sınırına girmediğini ifade ederler.
Âlimlerin ekseriyetine göre, yukarıdaki hadis–i şerif akid içinde bir şart koşmanın caiz olmadığını, semen, yani malın karşılığı belli olmadığı takdirde, akdin caiz olmayacağını ifade eder. Hadis–i şerifin beyanına göre, yasak olan diğer akid tarzı, mal karşılığının belli olmamasıdır. Meselâ, "Şu malı peşin olarak bine, vadeli olarak da iki bine sattım" derse caiz olmaz. Çünkü bu akid belirsizdir. Bu iki şıktan herhangi bir şık üzerinde ittifak hâsıl olmuş değildir. Ancak iki taraf bu iki şıktan biri üzerine anlaşırlarsa akid caiz olur. Faizle ilgisi olmaz.
Bugün genellikle piyasada yaygın olan tatbikat da buna girmektedir. Meselâ, müşteriye önceden peşin veya veresiye fiyatları söylenerek, "Peşin şu kadar, veresiye şu kadar" denilir, şıklardan birinin tercihi istenir. Müşteri de kendisine uygun olan şıklardan birini tercih eder, onun üzerine akid yapılır. Burada mühim olan, belirtilen fiyatlardan biri üzerinde mutabakata varılmış, akdin de o fiyata göre yapılmış olmasıdır.
O halde, bir kimse satılık bir eşyası için "Peşin fiyatı şu kadardır, veresiye fiyatı da bu kadardır" dese, yani hem peşin, hem vadeli fiyattan söz edip, bilâhare bir fiyat üzerine anlaşma yapılsa, bu akid caiz olur. Dini açıdan her hangi bir problem söz konusu değildir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, akdin, tesbit edilen peşin veya vadeli fiyatlardan biri üzerinde kesin bir anlaşma ile yapılmasıdır. Ancak, meselâ "Şu aya kadar ödersen şu fiyat, ondan sonraki filân tarihe kadar ödersen şu fiyat" gibi bir vâde ile yapılan satışların sahih olmadığı bilinmelidir. Çünkü bu akidlerde alıcı ile satıcı tek bir fiyat üzerinde anlaşmış olmamaktadır. Hadislerde belirtilen faiz, böylesi akidlerde açıkça kendisini göstermektedir..