Hit (7902) F-802

Kaza Namazı Borcu Olanların Sünnet Namazları Terk Etmelerinin Hükmü

İlim Dalı : Fıkıh Konusu : Kaza Namazı,Namaz
Soruyu Soran : Cevaplayan : Önder Nar
Cevaplayanın Mezhebi:
Ekleyen : /2028-02-15 Güncelleyen : Sümeyye Abacı/2023-03-05

Soru: Hanefilerin Gayri müekked sünnetlerin yerine kaza namazı kılması caiz olur mu?

el Cevab: olmaz.
Farz namaz vakti kaçırılınca farziyeti düşmez. Sadece vaktinde kılınmamış olur. O borçtur kılınmalıdır.
Sünnet olan namaz sünnettir. Vakti geçmediği için sünnet hükmü çerçevesinde eda edilmesinin gerekliliği hiç kimse tarafından bir kenara bırakılamaz.

Sünnet Namazların Yerine Kaza Kılmanın Hükmü İçin Linki Tıklayınız; 


Mülahaza: Yakup Güler
Bazı hocalar olur demekte özellikle ehli sünnete Osman Ünlü hoca efendi ki biz onunla büyüdük tgrt huzura doğru programıyla ve herkes tarafından da bilgisi kabul edilmiş bir hoca size zahmet bir dinleyebilir misiniz bu konu hakkındaki yorumunu çok tutarlı delilleri var.

https://www.youtube.com/watch?v=Vkn9U8t1N5s   
https://www.youtube.com/watch?v=68a7x3hptHw
https://www.youtube.com/watch?v=d92EBqMGqg8


el Cevab: Özet :(Videolarda anlatılan Görüşlerin Özeti)
1-) Namazlarda asıl farzlardır. Farzlar ve farzların kazaları nafilelerden daha fazla önemlidir. Bu sebeple farz borcu olanlar farzların kazasını öne alıp sünnetleri terk etmelidir.
2-) Sünnetlerin yerine farzların kazasının kılınmasıyla hem sünnetleri terk etmemiş hem de farz borçları ödenmiş olur. Sünnetler yerine farz kazası kılan sünnetleri terk etmiş olmaz Nevadırı Fıkhiyye kitabında Muhammed Sadık Efendi dört rekat namaz kılmak sünnettir. Bu da kılındığından hem farz kaza etmiş olur hem de sünneti terk etmiş olmaz demiştir.
40 yıllık namazını abdestle alakalı bir hatanın farkına varınca imamı azam 40 yıllık namazlarını kaza etmiştir.
Abdulkadir Geylani, Futuhu'l Gayb' da kazaya kalan namazı olanların nafile namazları kabul olunmaz demiştir. Kim Abdulkadir Geylaniyi seviyorsa onun bu fetvasına uymalıdır. Bu fetvayı Abdulhakim Arvasi 'den Hüseyin Hilmi Işık duymuştur.
3-) Ahirette sadece farzlardan hesaba çekileceğiz. Sünnet terk edilmez demek temelde ahirette hesaba çekilmeyeceğimiz namazlarla meşgul olup, hesaba çekileceğimiz namazları ihmal etmek demek olacaktır. Bu fetvayı verenler adamı cehenneme soktuklarının bilincinde değillerdir.
4-) 3 mezhebin imamları kazaya kalan namaz varsa nafileyle uğraşmak haramdır günahtır diyorlar. Hanefilerin fetvası namazların terk edildiği zamanlarda verilmiş bir fetvadır.
Sonraki alimler kaza sı varsa nafilesi kabul olunmaz demişlerdir.
5-) Kazaya kalmış namaz kılınırken farzın öncesinde namaz kılınması esastır. O da kılındığına göre hem nafile kılınmış hem de farz borcu ödenmiş olacaktır.


Cevaplar:
C1) ''Namazlarda asıl farz namazlardır'' bu doğrudur. Namazlar farzlar ve nafileler olarak ikiye ayılır bu da doğrudur. Ama bundan sonra müekked nafileler ve gayri müeekked nafileler ayrımı yapılmıştır. Efendimiz Müekked nafileleri hemen hemen hiç terk etmemiş, terk etmek durumunda kaldıysa kaza etmiştir.
Osman Hoca müekked sünnetlerin terk edilmemesi gereğini, kazaya kalan namazların kaza edilmesi gereğini vurgulamak isterken ihmal etmektedir.
Bu görüşü bu açıdan yanlış bir fetvadır.

-Müekked sünnetler yapılsa da olacak yapılmasa da olacak namazlar değildir.
Esasen müekked sünnetlere yapılmasa da olacak gözüyle bakmak da hem efendimizin ameline hem de Hanefi fukahasının fetvalarına muhalefet etmektir.
-Efendimiz bu namazları Allah'ın emriyle kılmıştır.
(Osman Hoca, Sünnetlerin kılınmasına bakış açısında bir bariz hata yapmaktadır. Sünnetler de Allah’ın emriyle efendimizin kıldığı namazlardır, farzlar da. Aradaki fark sadece birisinin üzerine daha titizlikle durulmasıdır. Bu kesin emir ve daha az kesinlikteki emir ve uygulama sebebiyle kesin emirle olana farz; daha az vurguyla olan emirle emredilen namaza nafile ya da sünnet denilmektedir.

-Kaza namazının kılınmasında da bir bilgi eksikliği gözlemleniyor. İman sahibi birisinin namazlarını vaktinde kılmadığında bu namazları kaza etmesinin dinimizdeki varlık boyutu meşru mazeret ve gayri meşru mazeret olmak üzere ikiye ayrılır.
Meşru mazeret ile namazı vaktinde kılmayanlar bu namazlarını kaza ederler. Bunlar efendimizin sözü ve uygulamalarıyla sabittir.

Bu mazeretler; uyuyakalmak, baygınlık halinde vaktin geçmesi, unutmak suretiyle vaktin geçmesi ve zorla namaz kılmaktan alıkonulmak halleridir.
Bu sebeplere binaen namazını vaktinde kılamayanlar namazlarını ilk fırsatta kaza ederler. Bu kazanın hükmü kazaya kalan namazın hükmüdür. Bu şekilde kazaya kalan namazların kılınması farzdır.

Hanefiler bu konuda farzın kazası farz vacibin kazası vacip demişlerdir. Müekked ve tekidli sünnet olan sabah namazının sünneti de Hanefilere göre kaza edilir.
Diğer mezheplerde farzın kazası farz, vacibin kazası vacip, sünnetin kazası da sünnettir.

-Bu sayılan mazeretler dışında namaz kazaya kalırsa (asrı saadette örneği olmadığından) kaza kılınır mı kılınmaz mı? İhtilaf edilmiştir.
--Hanefi, Şafii ve Maliki fukahası namazın farziyet vakti geçse de emir ortadan kalmadığından, ictihad edip ( namazların gevşeklik-tembellik sebebiyle de) terk edilmesi durumlarında da kaza edilmesi gerektiğine fetva vermişlerdir.

Bu şekilde kazaya kalan namazların da kazası hakkında Hanefiler farz vacip ve tekidli muekked sünnetlerin kaza edilmesi gerektiğini fetvaya bağlamışlar.
Şafii ve Malikiler, farzların kazası farz , vaciplerin ki vacip, sünnetlerin ki sünnet'tir, fetvasını vermişlerdir.
Hanbeliler ise gevşeklik, tembellik sebebiyle namazı terk etmenin sahibini dinden çıkaracağı fetvasını verip, bu namazların kazası olmaz şeklinde görüş belirtmişlerdir.

Osman Hocanın mazeretle kazaya kalan ve mazeretsiz kazaya kalan namaz ayrımı yapmadan 4 mezhebin fetvalarını konuya tatbik etmeye çalıştığı dikkate alınırsa, konuyu değerlendirme düzleminde ki eksiklik net bir şekilde anlaşılacaktır.

-Sünnet namazların hepsinin hesaba çekilmeyeceğimiz namazlar olarak nitelenmesi çok vahim bir hatadır.
Fukahanın Farz -nafile ayrımından sonraki nafilelere yaptıkları ayrım(bilinçli ya da bilinçsiz) ihmal edilmektedir.

Ama esasen farzlık veya vaciplik veya sünnetlik hükümlerinin ictihadi nitelemeler olduğu da dikkate alınmıyor gibi gözükmektedir.
Namazların dayandığı ayetler ve hadislerdeki güçlü ve keskin emir üslubu dikkate alınıp namazlara farz vacip ya da sünnet hükmü verildiği unutulmuş görünmektedir.

Osman Hoca' nın ve fetvasını kendilerinden aldığı şahısların tezi bizim Fıkıh tahsil ederken öğrendiğimiz teze uymamaktadır.
Bizim öğrendiğimiz tez şudur;
---Farzlar esastır. Vacip ve sünnetler de mutlaka kılınmalıdır. Bunlar mazeretler sebebiyle kılınamadığında kaza edilirler. Mazeretsiz kılınmadıklarında da kaza edilmeleri ictihadla sabittir.
Ahirette namazlardan hesaba çekilirken farzlarında eksiklik olanların namaz borçları için nafilelerine bakılması emredilecek. Kişinin farz borçları varsa nafileleriyle kapanacaktır. (Kişinin farz borçlarının ahirette nafilelerle kapatılması anlayışı hadisi şeriflere dayanmaktadır.)

Osman Hoca ve hocalarının söyleminde ise önceki hiçbir fakihin söylemediği bir yöntem ihdas edilmiştir.
Farzlarını mazeret sebebiyle ve mazeretsiz kazaya bırakma ayrımı yapılmamış, Nafileler arasındaki, ''keskin te'kidli sünnetler'', ''müekked sünnetler'' ve ''gayri müekked sünnetler'' ve ''nafileler'' ayrımı ihmal edilmiştir.
Yine sünnetlerin vakitlerinde farzların kazasının kılınması ilk defa olarak kendileri tarafından ihdas edilmiş; kazası olanın nafile namazı sahih olmaz iddiasında bulunulmuştur.
Halbuki bu laf bir fakih için büyük ayıptır.
Örneğin, Mazeretli olarak namazı kazaya kalan birisi kazasını hemen kılmasa, o arada öğle namazını ilk ve son sünnetleriyle eda etse, bu bütün mezheplere göre sahih iken, Osman Hoca bu sözüyle sadece farzının sahih olacağını diğer namazlarının sahih olmayacağını iddia etmiştir. Bu hurafedir.

İslam fıkhında mazeretli ya da mazeretsiz olarak namazları kazaya kalanların ahirette nafilelerinden farzlarının yerine borçlarının silinmesi anlayışını by-pass edip daha önce hiçbir fakihin vermediği bir fetva ve yöntem önermektedir. Kendisinin ilmi birikimini bilmemekle birlikte söylediği söz itibarıyla bu konuda Hanefi fakihi gibi davranmadığı izlenimine kapıldığımı belirtmek isterim.

C2) Sünnet namazların mahallinde farzların kazalarının kılınması caizdir fetvası Hanefi fıkıh anlayışına aykırıdır. Sünnet olan namazın kendisi ve mahallidir. Farz kılınıp nafilenin sevabı da alınır denemez.
Bu usulü fıkıh boyutuyla da yanlıştır. Gerekirse izah ederim.
İmam A'zam Ebu Hanife'nin 40 yıllık namazını abdestle alakalı bir incelik sebebiyle kaza ettiği iddiası ciddiye alınacak gibi değil. Kaynak gösterilmeliydi. Ama kaynak gösterilse de Hanefi fıkhı usullerine aykırı bir nakil.
Abdulkadir Geylani hakkında yapılan nakilde de değerlendirme zaafiyeti var. Öncelikle Abdulkadir Geylani bir Hanbeli fakihidir. Yukarıda anlattığım şekilde konuya bakmaktadır.

''Kazası olanın nafile olarak kıldığı namaz sahih olmaz '' lafı nisbeti sahih olursa ancak şu manaya gelebilir;
-Hanbeli'lerde ancak mazeret sebebiyle namaz kazaya kaldıysa kaza edilir. Bu çerçevede kazası olan birisi hemen ve öncelikle namazlarının kazasını kılmalıdır.
-Burada söz konusu olan nafile, Evvabin, Duha gibi namazlardır. Yani kılınmadığında kazası gerekmeyen namazlardır. Ama Hanbeli'lere göre farzların ve namazların önceki ve sonraki sünnetlerinin kazaya kaldıklarında kazaları gerektiğinden Abdulkadir Geylani' nin fetvası Osman Hoca'nın yansıttığı manaya asla gelmez. Ve kendisi ve hocalarının ihdas ettikleri ''kaza namazları olanların sünnetleri terk etmesi'' şeklindeki çözüme delil olmaz. Delil olarak gösterilemez.

C3)  ''Ahirette sadece farzlardan hesaba çekileceğiz'', sözü Osman Hoca'ya ve doğruluğunu savunduğu iddiaya delil olmaz. Yukarıda yaptığım izahlar çerçevesinde bu konuda da cevap yazma gereği kalmadığından bu konuyu delillendirmeyeceğim.

C4) 3 mezhebin imamlarına nisbet ettiği görüş hatalıdır. Yukarıda açıkladım. Bir kavram kargaşasıdır. Söz konusu yanlışlık sünnetlerin kısımlarını bir kabul etmekten kaynaklanmaktadır. Dört mezhebe göre te'kidli müekked sünnetlerin de kazası sünnettir. Farzlar varken nafile kılmanın men edilmesi, müekked sünnetler dışındaki nafileler hakkındadır.

C5) Namaz öncesinde sünnet kılınacağına farz kazası kılınırsa nafile olan namaz da kılınmış gibi sevap alınmaz. Osman hoca'nın kanaatinin yanlışlığını 1. ve 2. cevaplarda açıkladım.


Mülahaza: Elif Yekid
Yani anladığım kadarıyla Hanefi mezhebi için olmuyor?

el Cevab: Osman hocanın anlattığı şekliyle diğer mezheplerde de caiz olmaz.
Bir insan sadece farzları kılıp kılmadığı kaza namazlarının kaza edilmesiyle uğraşsa hükmü nedir, derseniz günah işlemiş olur derim.
Bu kazasını namazlardan kendisine fayda gelir mi derseniz, evet fayda geleceğini ümit ederim derim.
Bu şekilde davranmak Hanefi mezhebi ictihadlarına uyar mı derseniz, uymaz. Böyle davranan fetva ehliyetine sahipse kendi ictihadıyla amel etmiş olur. Fetva ehliyetine sahip değilse bu şekilde fetva vermekle günah işlemiş olur derim.
 

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort