Hit (7245) F-1161

Vatan Sevgisi İmandan Mıdır Değil midir Problemi

İlim Dalı : Fıkıh Konusu :
Soruyu Soran : Cevaplayan : Önder Nar
Cevaplayanın Mezhebi:
Ekleyen : /2017-07-12 Güncelleyen : /0000-00-00

Vatan Sevgisi İmandan Mıdır Değil midir Problemi;
 
أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا وَإِنَّ اللَّهَ عَلَى نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ * الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ إِلا أَنْ يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ وَلَوْلا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا وَلَيَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ * الَّذِينَ إِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الأُمُورِ

Ayeti kerimede (Hac 39 - 41) kendilerine ve yaşadıkları yerlere saldırılanlara karşı kendilerini korumak için müminlerin karşılık vermeleri ve bu uğurda savaşa girişmelerine izin verildiği haber verilmektedir.
Yaşadıkları yerlerden ''Rabbimiz Allah'' dedikleri için sürgün edilenler... denildikten sonra Allah’a yardım edenlere (yani emirlerine tabi olup dininin değerlerini ülkelerinde egemen kılanlara) Allah yardım eder denilmektedir. 
Yani içinde yaşanılan toprak parçası, yurt şehir veya vatan savunması yapılması ve bu uğurda savaşılması dolayısıyla da vatanın korunması ve kollanması için savaşa izin verilmiştir. 
Bu cihad türü meşrudur.
Allah yolunda ve Allah’ın dininin değerleri egemen olsun ve egemen kalsın diye yapılan inanç savaşına ''cihad'' denilir.
Allah’ın rızasına uygun değerlerin egemen olduğu bir ülkeyi korumak ve yaşatmak meşru vatan sevgisi türüdür. Bu uğurda savaşmak cennete girme sebebi amellerdendir. Bu uğurda ölmeye ''şehitlik'' denilir. 
Bunun manası şudur; Fransa ya da Amerikan vatandaşı bir Müslüman o ülkede askerlik yaparken savaşa katılsa ve ölse Allah rızası olmayan bir savaşta öldüğünden şehit olmaz. Trafik kazasında ölmek gibi ölmüş olur. Bu şahıs Müslümanlara karşı bir savaşta yer alsa ve ölse kanı murdar olur ve büyük günah sahibi olarak ölür. Fransa da Müslümanların dinlerini veya namuslarını korumaya çalışırken ölse şehit olur.
Vatan sevgisi imandandır şeklinde bir hadis var mıdır?
''Vatan sevgisi imandandır'' şeklinde bir hadis yoktur. 
Halk arasında yaygın olan bu söz hadis değil uydurmadır.
(bkz. es Sehavi, el Makasıd el Hasene s. 100 Ali el Kari, el Masnu fi Marifet el Hadisil Mevdu s.106
el Acluni, Keşful Hafa I.345 )
İmam Sehavi, Suyuti, Acluni, Ali el Kari gibi hadis alimleri eserlerinde bu rivayetin uydurma olduğunu ifade etmişlerdir.
Hulasa olarak:
Vatan sevgisi; içeriği itibarıyla çok sayıda dini kutsalı barındıran bir değerlere bağlılık ve sevgi ise de; bir kavram olarak dinimizde yoktur. Medeni bir değer ve kavramdır.
İçeriği incelendiğinde ise dinimizde değeri olan birçok ameli değeri içerdiği anlaşılmaktadır. 
Buna göre Ameller niyetlere göre olduğundan kim Allah'ın dini yüce olsun ve yüce kalsın diye Müslüman bir komutanın emri altında vatan savunmasına iştirak ederse ve bu sırada öldürülürse şehit olur. Kim de savaşta ölmezse gazilik rütbesine ve Allah yolunda cihad etme şerefine kavuşur.
Allah'ın rızasının olmadığı Allah kastedilmeyen hiçbir savaş veya değer için ölmek dini açıdan sahibini ''şehid'' yapmaz. Gazi yapmaz.

Mülahaza: Cihan Ersu
“Hubbü’l-vatan mine’l-îmân” (Vatan sevgisi imandandır) sözü, hadîs-i şerif olarak meşhur olmuştur. Nitekim Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin (672/1273) Mesnevî ve İmam-ı Rabbânî’nin (1034/1624) Mektûbât adlı eserlerinde böyle geçer. 
İmam Rabbânî hazretleri, Meyân Şeyh Müzzemmil’e yazdığı 155. mektubunda şu ifadeleri kullanır: “Cemâzilevvel ayının birinci Cum’a günü Dehli şehrini dolaşmakla şereflendik. [Oğlum] Muhammed Sâdık da birliktedir. Allahü teâlâ dilerse birkaç gün burada kalıp, vatanımıza çabuk döneceğiz. Vatan sevgisi imandandır, haber-i sahihtir. Zavallı nereye gidecek? Alnı Allahü teâlânın irâdesine bağlıdır. Hûd sûresinin 56. âyetinde meâlen, ‘Yeryüzünde yürüyenlerin hepsinin alnından tutucudur’ buyuruldu. Nereye kaçılabilir? Zâriyât sûresinin 50. âyetinde meâlen, ‘Allahü teâlâya koşunuz!’ buyuruldu. Ondan, yine Ona kaçınız demektir. Her ne olursa olsun, aslı temel olarak bilmeli, ondan çıkan dalları, ona bağlı bilmeli, asla sarılmalıdır.” 
İmam-ı Rabbânî, Cebbârî Han’a yazdığı 78.mektubunda da bu hadîs-i şerifi zikrederek şöyle der: “Dehli ve Agra yolculuğundan geri döneli birkaç gün oldu. Alıştığımız, âşina olduğumuz vatanda yine yerleştik. ‘Vatan sevgisi imandandır’ hadîs-i şerîfinin mânâsını yaşıyorum, yani bu bildirilen sevgi kendisini gösterdi. Vatana kavuştuktan sonra, yolculuk olursa, vatan içinde olur. Sefer der vatan, Nakşibendiyye büyüklerinin temel sözlerinden biridir. Bu tarîkatte bu seferi daha başlangıçta tattırırlar. Nihayeti başlangıçta yerleştirdikleri buradan belli olur. Bu yolun yolcularından dilediklerini Meczûb-i sâlik yaparlar. İnsanın dışında ilerletirler. Seyr-i âfâkî denilen bu dış yolculuk bittikten sonra seyr-i enfüsî denilen insanın içindeki yolculuğa başlatırlar. Sefer der vatan, bu ikinci yolculuk demektir.” İmam Rabbânî, 155. mektupta ‘haber’ dediği söz için burada hadîs diyor. Haber tabiri, hadîs-i şerif veya sahâbî sözü için kullanılır. İmam Rabbânî’nin hadîs mânâsına kullandığı anlaşılmaktadır. 
Bu hadîs, Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin meşhur Mesnevî adlı eserinde birkaç yerde geçer. 11461.beyitte der ki: [Numara Tâhir-i Mevlevî’nin şerhine göredir]
Mesken-i yâr est ve şehr-i şâh-ı men
Pîş âşık-ı în bud hubbü’l-vatan 

“[Buhârâ], meskenidir yârimin, şehridir şâhımın,
Budur mânâsı âşıkın katında vatan sevgisinin.” 
Mesnevî’nin 14622. beyitinde de şöyle der: 
Ger vatan hâhî güzer ziân suy-i şat
În hadîs râst râ kem hân galat 
“Vatan istiyorsan, nehrin ötesine geç!
Bu sahih hadîsi yanlış okuma!” 

Mevlânâ hazretleri sonra da, ehl-i aşka göre hadîsin mânâsını izah için bir de fıkra nakleder...
Ayrıca gösterilen bazı kaynaklarınız çok tehlikeli olup bunların delil gösterilmesi çok düşündürücü. Yusuf Kardavi bu zat, resmen benim mezhebim yok diyor. Çağdaş fetvalar kitabına bakalım: “İnce çoraba meshedilir” diyor. Dört mezhepte de mesh caiz olmaz. “Fitil kullanmak orucu bozmaz” diyor. Halbuki dört mezhepte de bozar. “Haşhaş, kenevir ve tütün ekmek haramdır. Çünkü bunlar kötü yerlerde kullanılıyor” diyor. Bunlardan afyon, tıpta çok kullanılır. İlaç olarak az miktarda kullanmak ise caizdir. Kötü yerlerde de kullanılıyor diye haşhaş ekmeye haram demek, şarap yapılıyor diye üzüm yetiştirmeyi yasaklamaya benzer. “Hastaya Kur'an okumak, âyetleri muska şeklinde üstte taşımak haramdır” diyor. Daha başka sapıklıkları çoktur. Bu mezhepsiz nasıl kaynak olur ki? Peygamber efendimizin mübarek ana babalarına kâfir demekten çekinmeyen Ali el Kâri,ve sahih hadislere uydurma demekle tanınan, Sehavi, Acluni gibi (İlim Çin’de de olsa alınız) hadis-i şerifine de uydurma diyorlar. Halbuki hadis âlimlerinden imam-ı Deylemi, imam-ı Taberani, imam-ı Beyheki, imam-ı ibni Adiy, imam-ı ibni Abdilber gibi hadis âlimleri ve Hüccet-ül islam ünvanı ile meşhur olan imam-ı Gazali hazretleri sahih olduğunu bildirmektedir. Yine Aliyyül Kâri, Acluni, mezhepsizlerin piri ibni teymiye’nin talebesi İbni Kayyimi şahit gösterilerek, (Kim, aşık olup, aşkını gizlese, iffetini muhafaza edip ölse, şehit olur) hadis-i şerifine uydurma deniyor. Halbuki hadis âlimlerinden Hakim-i Nişapuri ve Hatib-i Bağdadi, Hüccet-ül islam imam-ı Gazali ve Molla Cami hazretleri bu hadis-i şerifin sahih olduğunu bildiriyor. Yine Aliyyül Kâri, Acluni ve Sehavi’nin yanı sıra Zeydi Şevkani delil gösterilerek, (Âlimlerin mürekkebi, şehitlerin kanı ile tartılır, âlimlerin mürekkebi, ağır gelir) hadis-i şerifine uydurma damgası basılıyor. Halbuki hadis âlimlerinden ibni Neccar, Hatib-i Bağdadi, imam-ı Süyuti ve Şafii âlimlerinden imam-ı Rafii ve ikinci bin yılın müceddidi imam-ı Rabbani hazretleri gibi âlimler, bu hadisin sahih olduğunu bildirmektedir. göstermiş olduğunuz kaynaklar ciddi anlamda tehlikeli kişilerdir.

el Cevab: Cihan Ersu 
Bu iki paylaşımı bana hitaben mi yazdınız.
Yazınızdan alıntı parantez içindedir.
1. Eleştiriniz. (Ayrıca gösterilen bazı kaynaklarınız çok tehlikeli olup bunların delil gösterilmesi çok düşündürücü. Yusuf Kardavi bu zat, resmen benim mezhebim yok diyor. Çağdaş fetvalar kitabına bakalım: “İnce çoraba meshedilir” diyor. Dört mezhepte de mesh caiz olmaz. “Fitil kullanmak orucu bozmaz” diyor. Halbuki dört mezhepte de bozar. “Haşhaş, kenevir ve tütün ekmek haramdır. Çünkü bunlar kötü yerlerde kullanılıyor” diyor. Bunlardan afyon, tıpta çok kullanılır. İlaç olarak az miktarda kullanmak ise caizdir. Kötü yerlerde de kullanılıyor diye haşhaş ekmeye haram demek, şarap yapılıyor diye üzüm yetiştirmeyi yasaklamaya benzer. “Hastaya Kur'an okumak, âyetleri muska şeklinde üstte taşımak haramdır” diyor. Daha başka sapıklıkları çoktur. Bu mezhepsiz nasıl kaynak olur ki?)
Cevabım: 
Yusuf el Karadavi Tr’de islamda helaller ve haramlar adındaki eseriyle tanınmıştır ve yazdığınız konularda eleştirilmiştir. Yazdığı hiçbir kaynağı kaynak olarak kullanmam kullanmadım. İlmi üslubunu ve fıkhi konulardaki yorum ve fetvalarını hiç dikkate almam. 
--Ama gariptir ki Mahmut efendiyi asrın müceddidi diye afişe edenler onun videosunu koyup Mahmut efendinin bu yüzyılın müceddidi olduğuna şahit gösteriyorlar. Ayıplayacaksanız onları ayıplayın.

2. eleştiriniz;
(“Hubbü’l-vatan mine’l-îmân” (Vatan sevgisi imandandır) sözü, hadîs-i şerif olarak meşhur olmuştur. Nitekim Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin (672/1273) Mesnevî ve İmam-ı Rabbânî’nin (1034/1624) Mektûbât adlı eserlerinde böyle geçer. )

Cevabım:
Mevlana Celaleddin er Rumi ve İmam Rabbani'nin eserlerinde bu hadise sahihtir dedikleri yerleri cilt sayfa nosu ile yazın bakayım. Mektup nosu yazmışsınız ama cilt sayfa nosu ve baskı yayın evini de yazmalısınız.

3. eleştiriniz;
(Peygamber efendimizin mübarek ana babalarına kâfir demekten çekinmeyen Ali el Kâri,ve sahih hadislere uydurma demekle tanınan, Sehavi, Acluni gibi (İlim Çin’de de olsa alınız) hadis-i şerifine de uydurma diyorlar. Halbuki hadis âlimlerinden imam-ı Deylemi, imam-ı Taberani, imam-ı Beyheki, imam-ı ibni Adiy, imam-ı ibni Abdilber gibi hadis âlimleri ve Hüccet-ül islam ünvanı ile meşhur olan imam-ı Gazali hazretleri sahih olduğunu bildirmektedir. Yine Aliyyül Kâri, Acluni, mezhepsizlerin piri ibni teymiye’nin talebesi İbni Kayyimi şahit gösterilerek, (Kim, aşık olup, aşkını gizlese, iffetini muhafaza edip ölse, şehit olur) hadis-i şerifine uydurma deniyor. Halbuki hadis âlimlerinden Hakim-i Nişapuri ve Hatib-i Bağdadi, Hüccet-ül islam imam-ı Gazali ve Molla Cami hazretleri bu hadis-i şerifin sahih olduğunu bildiriyor. Yine Aliyyül Kâri, Acluni ve Sehavi’nin yanı sıra Zeydi Şevkani delil gösterilerek, (Âlimlerin mürekkebi, şehitlerin kanı ile tartılır, âlimlerin mürekkebi, ağır gelir) hadis-i şerifine uydurma damgası basılıyor. Halbuki hadis âlimlerinden ibni Neccar, Hatib-i Bağdadi, imam-ı Süyuti ve Şafii âlimlerinden imam-ı Rafii ve ikinci bin yılın müceddidi imam-ı Rabbani hazretleri gibi âlimler, bu hadisin sahih olduğunu bildirmektedir. göstermiş olduğunuz kaynaklar ciddi anlamda tehlikeli kişilerdir.)

Cevabım:
Ali el Kari büyük bir Hanefi fakihi ve muhaddisidir. Peygamber efendimizin anne babasının imanı konusunu Ali el Kari İmam Azam’dan alır. Fıkhı ekber metnindeki Mataa alek kufr ifadesine dayandırır. 
Ali el Kari konuya ilmi bir mesele olarak bakmıştır. Ama o konunun vatan sevgisi imandandır rivayetiyle alakası yoktur. 
İmam Deylemi, Beyhaki, İbn Adiyy, İbn Abdilberr ve İmam Gazali’yi nereden tanıyorsunuz da onların bu rivayete sahih dediklerini iddia ettiniz acaba, hangi kaynaklarında bu lafları söylemişler yazın.
Ali el Kari ve Acluni mutedil ilim adamları ve muhaddislerdir. Birisi Hanefi, birisi Şafiidir. İbn Teymiyye ile alakaları yoktur. İbn Teymiyyenin itikadında değildirler. 
İbn Neccar ve Suyuti nerede bu rivayete sahih demişler acaba la havle vela kuvvete illa billah. 
Hatib Bağdadi bizim Hanefilere ve özellikle mezhep imamımız Ebu Hanife’ye ağza alınmayacak hakaretler ve küfürler eder. Siz nasıl bu şahsı örnek gösteriyorsunuz. 
Siz bu yazıyı nereden aldınız? 
Çook ayıp çok.

Mülahaza: Cihan Ersu  
Paylaşımımdaki amaç kimseyi ayıplamak maksatlı değil bilakis doğruyu bulmak maksadıylaydılar, dikkat ederseniz ayıplama sözüm ya da yazım yoktur, lâkin düşündürücüdür derim. Sizinde bildiğiniz üzere Müslamana düşen doğruyu bulmaktır. Bahsi geçen İmam-ı Rabbani'nin mektubu Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979 155. ci mektubu. Mevlânâ Hz. lerinin Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin meşhur Mesnevî adlı eserinde birkaç yerde geçen 11461.beyitte der ki: [Numara Tâhir-i Mevlevî’nin şerhine göredir] sayfa 35 de bahsi geçer.

2 ci mevzu; Aclûnî (1162/1749), Keşfü’l-Hafâ’da Sâğânî’nin “Vatan sevgisi imandandır” sözüne mevzûʽ, fakat mânâ olarak sahih dediğini; Sehâvî’nin ise “mânâsı sahih olmakla beraber, hadîs olarak aslına rastlamadım” sözünü nakleder (I/345-346, 413).
Aliyyü’l-Kârî (1014/1605) gibi, sahih hadislere bile mevzu demesiyle tanınmış müteşeddid bir müellif, mevzûʽ hadîsleri ele aldığı el-Masnûʽ kitabında da Sâgânî’den alarak hadîs hâfızlarına göre bu sözün aslının olmadığını iddia eder (s.189). el-Esrâri’l-Mevdûʽa kitabında da (s.189-190), bu söze mevzûʽ demekle kalmaz; mânâsının da doğru olmadığını; vatan sevgisi ile iman arasında irtibat kurulamayacağını söyler. “Eğer onlara, ‘Kendinizi öldürün!’ yahud, ‘Vatanlarınızdan çıkın!’ diye emretmiş olsaydık içlerinden ancak çok az kısmı bunu yapardı. Halbuki kendilerine verilen nasihati dinleselerdi, bu onlar için daha hayırlı olurdu” meâlindeki âyeti (Nisâ: 66) delil verir. “Bu âyet, onların vatanlarını sevdiklerini, ama imanlı olmadıklarını gösteriyor” der. Halbuki İbni Âbidîn, yevm-i şekte oruç tutmayı anlatırken buyuruyor ki, “Hadîs âlimlerinin aslı yoktur, demesi, bu hadîsin merfûʽ olmasının aslı yoktur demek olup, mevkûf hadîs olduğunu bildirmektedir.” Mevkûf hadis ise, rivâyet eden sahâbîye kadar râvîleri hep bildirilip, sahâbînin, ‘Resûl-i Ekrem’den işittim’ demeyip, ‘böyle buyurmuş’ dediği hadîs-i şerîflerdir. Demek ki, bir hadîsin “aslı yoktur” şeklindeki ibâre, bu hadîsin uydurma olduğu mânâsına gelmez. Son asır muhaddislerinden Abdülfettâh Ebû Gudde, Aliyyü’l-Kârî’yi bu cihetle tenkit eder ve onun, hadîs ilminde ‘sahih değildir’ sözünün ıstılahî manasından habersizce ‘uydurmadır’ diye anlayan Zerkeşî’nin ekolüne mensup olduğunu söyler. Aliyyü’l-Kârî’nin üstâdının üstâdı Sehâvî de bu yoldadır. Netice itibariyle bir hadîs sahih olmayabilir; hatta zayıf olabilir; ama bu onun bâtıl, uydurma olduğunu göstermez. Bu kişiler ise direk yoktur deyip inkar etme yolunda olduklarından ve bunlar gibi bir çok sahih hadise uydurmadır dediklerinden dolayı verdiğiniz isimler tehlikelidir, düşündürücüdür. Sufiyye-i aliyyenin büyüklerinden Necmeddin Kübrâ’ya (618/1221), “Vatan sevgisi imandandır, sözü hakkında ne dersiniz?” diye soruldu. “Böyle bir rivâyet vardır. Hazret-i Peygamber Mekke’ye iştiyak (hasret) duyuyordu. Onun bir şeyi sevmesi, ancak imandandır. Bu mevzu da böyledir” cevabını verdi. Bu husus, Necmeddin Kübrâ’ya bazı hadîslerin sıhhati üzerine sorulan suallere dair Süâlât Ecâbe ‘anhâ Ebu’l-Cennâb Necmüddîn el-Hîvakî el-Kübrâ adlı kitabında (varak 425a) mesturdur (yazılıdır). Son olarak bahsettiğiniz mahmut efendiler kimlerdir ne iş yaparlar hiç bilmem tanımam Allah (celle celalûhû ) tüm müslümanları hidayete erdirsin hakkımızda hayır nasip etsin.

el Cevab: Yazdıklarınızı okudum.
Çok sayıda ön kabul içeriyor.
Güzel bir derleme olmuş ama bu metni kaleme alanın hadisçi olmadığı bir vakıa. Fakih olmadığı da bir vakıa.... hadisçilerin ıstılahlarını manalandırmaya çalışıyorsa da olmamış. 
Çok malumat ama bir hoca önünde oturmamış; bilgileri nasıl kullanacağını bilmeyen adamın malumatfuruşluğuyla...
Siz bu yazıları eleştireyim diye mi yazıyorsunuz. Ben faydalanayım diye mi tam olarak karar veremedim.
Necmeddin Kübra’nın 425a sına kadar gitmesi de hoş olmuş.
---
Salt vatan sevgisi imandandır denilemez. 
Vatan sevgisi o vatanın içinde yaşayan değerlere olmalıdır. İçinde yaşayan değerler Allah’ın razı olacağı değerlerse vatan sevgisi İslama göre caiz olur. Ama salt vatana değil vatanda yaşayan ve yaşatılan değerler sebebiyle böyle olur.
--
Olayın ikircikli hale geldiği nokta şurasıdır.
Bazıları vatan sevgisi imandandır. 
Birinci önerme; Vatan uğruna ölmeyi şehitlik, 
İkinci önerme; şehitlerin öldüklerinde namaz zekat hac vs. dini sorumluluklarını yapmasalar bile cennete girecekleri, 
Üçüncü önerme; neticede askerlik ya da polislik yaparken namaz kılmasalar bile ölenlerin direk cennete gireceği bunun dinimizin en önemli müjdelerinden olduğu neticesini insanların avamına anlatıyorlar.

Bu önermelerin en temel hatası vatan sevgisi diye bir dini esasın olmamasıdır. Bunu da; o hadisçiler müteşedditti bunlar şöyleydi vs. ilmi olmayan söylemlerle örtmeye çalışıyorlar.
Şehit ve şehitlik dini bir kavramdır. Yalnızca Allah’ın kelimesi Yüce olsun gayesi doğrultusunda ölenlere dini açıdan şehit denilir. 
Medeni bir sistemin verdiği dini olmayan veya dine muhalif bir görev esnasında ölen insan medeni bir rütbe olarak şehit olur. Bu şehitlik ise dini bir değer olan şehitlikten elbette farklıdır. Amerika’da Amerikan askeri olarak ya da Irakta şimdiki Irak devletinin askeri olarak Müslüman öldürmeye giden Irak vatandaşı o arada ölse bu sistem şehidi olabilir. Ama o kadar. 
Ama ülkemizdeki son kalkışmada olduğu gibi Müslümanların can mal ve namuslarını darbecilerden korumak için onların önlerine çıkan ve öldürülenler Allah’ı ve rızasını kastettiklerinden şehit olurlar. Aralarında Ermeni veya Yahudi milletine mensup olanlar varsa onlar öldüklerinde dinimiz açısından şehit olmazlar. Ama medeni rütbe olarak şehittirler.

Mülahaza: İlyas Aydin 
Hocam medeni rütbeyi açabilir misiniz nasıl anlamamız gerekir?

el Cevab: Bir kurum veya devlet bir rütbe ve ya makam belirler ve o nu nişan olarak belirli durumlarda dağıtır. 
Fahri doktora ünvanı bir akademik iltifat rütbesidir. 
Avrupa’da 10 vakıf bir araya gelip bir şahsa 'şeyhulislam'' rütbesi verdiğini düşünün. Bu adama 10 vakıf bir paye vermiş olur o adam kendini Osmanlı devlet rütbesi olan şeyhulislam olarak görmemelidir. 
Diyanet İşleri Başkanı ülkemizde fetva ehliyetine sahip birisi olmadan da o göreve gelebilir. Zira o makam resmi devlet makamıdır. Devletimiz ise laik sosyal bir hukuk devletidir. Diyanet başkanı olan şahıs fetva ehliyetinde birisi ise o ehliyeti sebebiyle fetvasına itibar edilir. Ama sırf Diyanet İşleri Başkanı atandı diye o adam fetva ehliyeti kazanıvermez. 

Asrın Müceddidliği ünvanını Hindistan’da bir kasaba da kurulmuş vakıf ülkemizde birisine 400 kişinin huzurunda verince o şahıs asrın müceddidi haline gelmez… Bunun gibi…

Medeni rütbeden kastımız; günümüzde dini kavramların medeni sosyal hukuk devletleri tarafından da kullanılıyor olmasına işaret içindir. 

Farzı muhal ülkemiz meclisi bu haliyle diyelim ki meclis başkanının ya da başbakanı halife ilan etse bu medeni bir rütbe olur. Neden böyle olur. Çünkü Halife İslam Alimleri tarafından hilafet şartları üzerinde tahakkuk edenler arasından seçilir. Siz meclis başkanına halife rütbesi verseniz bu sadece medeni rütbe paye olur.
 

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort