Hit (1157) Y-4501

Gazi Ahmed Muhtar Paşa

Künyesi : Lakabı :
Tabakası : E-Posta :
D.Yeri : 1 11 1839 D.Tarihi :
Ö.Yeri : İstanbul Ö.Tarihi : 21 01 1919
Görevi : Asker-Komutan,Elçi/Sefir,Sadrazam Uzm.Alanı : Asker,Astronomi
Görev Aldığı Kurumlar : Mezuniyet :
Bildiği Diller : Arabça, Fransızca Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak :
Ekleyen : Fıkıh Dersleri/2013-12-09 Güncelleyen : /0000-00-00

Gâzi Ahmet Muhtar Paşa

Gâzi Ahmet Muhtar Paşa, 1 Kasım 1839 da Bursa’da doğmuştur. Babası Katırcı oğlu ailesinden el-Hacı Halil Edhem Ağa’dır (Baysun, 1997: VIII, 516).

1851 yılında Bursa Askerî İdadisine kayıt olan Ahmet Muhtar 5 yıl burada okuduktan sonra, İstanbul’da Harp Okulu’ndaki 4 yıllık başarılı bir eğitim-öğretimden sonra 140 kişilik sınıfın birincisi olarak mezun olmuştur. Bundan sonra bir yıl da Harp Akademisi’nde okuyarak 10 Mart 1861 de Kurmay Yüzbaşılığa yükselmiştir (İbnü’l-Emin, 1952: XII, 1805; Uçarol, 1996: XIII, 445).

Böylece, 12 yaşında başladığı askerî eğitim ve öğretimini, o devrin Batı kültürünün hâkim olduğu askerî okullarda yapmış ve daha okul sıralarında istikbal vaad eden bir genç olarak kendini göstermiştir. Şüphesiz bu 10 yıllık öğreniminde pek sıkı disiplin altında askerî meslek dersleri yanında matematik, yazı, gramer, genel kültür ve resim gibi dersleri görmesi, yetişmesinde ve ileriki hayatında büyük rol oynamış ve onun her alandaki dayanağı olmuştur (Uçarol, 1976: 18).

Ahmet Muhtar, ilk kıta hizmetine, Hersek ve Karadağ’daki isyanı bastırmakla görevli olan Serdar-ı Ekrem Ömer Lütfi Paşa’nın maiyetinde başlamıştır. İki yıl bu bölgede başarıyla görev yapmış, Ostrok’da yaralanmasından sonra İstanbul’a dönmüş ve iki yıl önce mezun olduğu Harp Okulu’na “Bazı Funun-u Askerîye” derslerini okutmak üzere öğretmen tayin edilmiştir (Baysun, 1997: VIII, 516; Ahmet Teymur Paşa, 1930: 53).

Harp Okulu’nda askerliğe ait ilmî ve teknik bilgileri öğrencilerine ders olarak veren Ahmet Muhtar, aynı zamanda kendini de eğitim ve fen dallarında yetiştirmeye çalışmıştır. Harp Okulu öğretmenliği ona araştırma ve geliştirme imkânlarını sağlamıştır. Bunun neticesi olarak da bir astronomi (güneş saati) kitabı ve iki büyük atlas tab’ ve neşrine teşebbüs ederek bunlardan bir kısmını o zaman bastırmıştır. Böylece daha pek çok genç yaşında, askerî hizmetlerinin yanında ilim dalında da istidat ve kabiliyetini geliştirerek kendini göstermeye başlamıştır (Uçarol, 1976: 19). Bu iki yıllık süre içinde yukarıdaki faaliyetlerinin yanı sıra, onun Müslüman halkın eğitim ve öğretim ile ilgilendiği ve bunun sonucu olarak bazı arkadaşları ile birlikte “Cemiyet-i Tedrisiye-i İslâmiye” yi resmen kurduğu ve burada ders verdiği bilinmektedir (Uçarol, 1976: 20).

1864 de Kozan’da çıkan ayaklanmayı bastırmak üzere Cevdet Paşa’nın da bulunduğu “Fırka-i Islâhiye” de görev almıştır (Uçarol, 1976: 20). Bir yıl sonra İstanbul’a dönen Ahmet Muhtar, Sultan Abdülaziz’in oğlu Yusuf İzzettin Efendi’nin öğretmenliğine tayin olundu. Bu arada Fransa’daki sanayi sergisi sebebiyle Fransa’ya davet edilen Sultan Abdülaziz’in maiyetinde bir buçuk ay süren Avrupa seyahatine çıkmıştır (Baysun, 1997: VIII, 516; Ahmet Teymur Paşa, 1930: 53; Uçarol, 1976: 21). Bu gezide Paris ve Londra’yı ziyaret ederek Belçika, Almanya, Viyana, Peşte, Rusçuk, Varna yoluyla İstanbul’a dönmüştür. Avrupa’nın birçok ülkesini içine alan bu gezide Batı kültür ve medeniyetini görme fırsatını bulmuştur. Öğrenmeye ve araştırmaya meraklı olmasından azami fayda sağlamış, görüşünde yeni ufuklar açılmıştır. Ahmet Muhtar, Şehzâde öğretmenliğinde 2,5 yıla yakın kalmıştır (Ahmet Teymur Paşa, 1930: 53; Uçarol, 1976: 21-22).

1870 yılında mirlivâlığa (tuğgeneral) terfi ettirilen Ahmet Muhtar, Yemen isyanlarını bastırmak üzere kurulan ordunun kumandan yardımcılığına getirildi. Böylece göreve başladıktan 9 yıl sonra Paşalığa yükselmiş oldu (Baysun, 1997: VIII, 517; Uçarol, 1976: 23-25; Ahmet Teymur Paşa,1930: 54). Yemen’de iki yıl beş ay dokuz gün kaldı. Başarısı üzerine ferikliğe yükseltildi. 1871’de kendisinin müşirlik (mareşal) rütbesiyle Yemen vali ve kumandanlığı verildi. Böylece 32 yaşında iken askerlik mesleğinin en yüksek rütbesi olan müşirliğe (mareşallik) yükselmiş oldu (Uçarol, 1976: 28-31). 1874 de 4. Ordu müşirliğine ve 10.000 Kuruş ek maaşla Erzurum Valililiği’ne tayin oldu (Ahmet Teymur Paşa, 1930: 54; Uçarol, 1976: 32-45).

1875 de Padişah’ın emri ile İstanbul’a çağrıldı. Hassa Ordusu Kurmay Başkanlığına (Erkân-ı Harbiye Reisliğine) ve buna ek olarak Bosna-Hersek Başkumandanlığına tayin oldu (Uçarol, 1976: 47).

1877 de Girit vâli ve kumandanlığına ardında da 4. Ordu müşirliği ile Anadolu Harp Ordusu Başkumandanlığı’na tayin edildi. Rusların Türk sınırına saldırmasıyla 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı (93 Harbi) Doğu Anadolu’da ve Balkanlar’da başladı. Ahmet Muhtar Paşa, Rusları mağlup etti. Rus Kuvvetleri Gümrü önlerine kadar çekildi. Başarıları sebebiyle II. Abdulhamid, Ahmet Muhtar Paşa’ya “Gâzi” ünvanı ve çeşitli hediyeler verdi. Bu sırada yeni takviye kuvvetleri alan Rus ordusunun 2 Ekim 1877’de 70.000 askerle hücuma geçmesiyle başlayan ve üç gün süren Yahniler Savaşı’nda, Gâzi Ahmet Muhtar Paşa, 34.000 kişilik kuvvetiyle Ruslar’ı yine mağlup etti. Yahniler Savaşı hem istihkâm hem de meydan savaşı olarak harp tarihinin kaydedeceği önemli askerî harekâttan biri olmuştur (Uçarol, 1996: XIII, 446).

1878 de Erkân-ı Harbiye-i Umûmiyye Reisliğine tayin edilen Gâzi Ahmet Muhtar Paşa, Girit’te Halepa Sözleşmesi’ni imzaladı. 1883 de Almanya, 1884 de İtalya’ya gitti (Uçarol, 1976:159-165).

Gâzi Ahmet Muhtar Paşa İngiltere’nin 1882’de Mısır’a asker çıkarmasıyla başlayan (Uçarol, 1996: XIII, 447) ve Osmanlı Devleti için pek önemli bir mesele haline gelen Mısır buhranının çözümlenmesi göreviyle 22 Aralık 1885 de Mısır’a fevkalade komiser olarak gönderildi (Ahmet Teymur Paşa, 1930: 54; Uçarol, 1976: 165). 1 Ocak 1886 da İngiliz Komiseri Sir Henry Drummond Wolf ile görüşmelere başladı. Ancak onun uzlaşmaz tutumu nedeniyle bir sonuç alamadı ve görüşmeler Sir Wolfun ülkesine geri çağrılmasıyla kesildi. İngiltere bir daha Mısır’a komiser göndermediği, dolayısıyla İngiliz askerleri Mısır’da kalmaya devam ettiği halde II. Abdulhamid, Gâzi Ahmet Muhtar Paşa’yı Mısır’da bıraktı ve onun İstanbul’a dönmesine izin vermedi. İstanbul’a ancak 1908’de II. Meşrutiyet ilan edilince dönebildi (İbnü’l-Emin, 1952: XII, 1811; Uçarol, 1996: XIII, 447).

Gâzi Ahmet Muhtar Paşa’nın tayin edildiği Mısır Fevkalade Komiserliği, hayatının en uzun görevi olmuştur. Mısır’a 46 yaşında en olgun ve verimli çağında, ünü yurtdışına yayılmış bir müşir (mareşal) olarak gitmiş, buradan ancak 69 yaş gibi oldukça ilerlemiş bir çağda eski bir şöhret olarak İstanbul’a dönebilmiştir (Uçarol,1976: 166). Gâzi Ahmet Muhtar Paşa, Mısır Komiserliği görevinden 23 sene 2 ay 22 gün kalmıştır (Uçarol, 1976: 282).

Gâzi Ahmet Muhtar Paşa İstanbul’a geldikten sonra 1908 de Padişah tarafından Ayan Meclisi üyeliğine ve reis vekilliğine getirildi (Uçarol, 1996: XIII, 447; İbnü’l- Emin, 1952: XII, 1812; Uçarol, 1976: 292-292).

Ayan Meclisi reis vekili olarak, 31 Mart olayı üzerine İstanbul’da meydana gelen gelişmelerde ve II. Abdulhamid’in tahttan indirilip yerine Mehmet Reşat Paşa’nın tahta getirilmesinde önemli rol oynadı.

1911’de Ayan Meclisi Reisliği’ne getirildi (Uçarol, 1996: XIII, 447; Uçarol, 1976: 297-306).

Gâzi Ahmet Muhtar Paşa tarihi kişiliği, büyük şöhreti ve tarafsızlığı sebebiyle 21 Ocak 1912 tarihinde Sadrazamlığa getirildi (Uçarol, 1996: XIII, 447; Uçarol, 1976: 344-356).

Gâzi Ahmet Muhtar Paşa Sadrazamlığı döneminde Balkan bunalımının gittikçe şiddetlenmesi üzerine Osmanlı Devleti ile İtalya arasında sürmekte olan Trablusgarp Savaşı’na Uşi Antlaşması’nı imzalayarak son verdi.

Balkan Savaşı’nın başlamasından hemen sonra Osmanlı ordularının uğradığı yenilgi ve iç politikadaki gelişmeler üzerine 29 Ekim 1912 de Sadrazamlıktan istifa etmek zorunda kaldı (İbnü’l-Emin, 1952: XII, 1826). Âyân olarak bir sûre daha görev yaptı.

21 Ocak 1919’da Fener Yolu’ndaki köşkünde vefat etti ve Fatih Sultan Mehmet Türbesi civarında toprağa verildi (Baysun, 1997: VIII, 529; Uçarol, 1996: XIII, 447; İbnü’l-Emin, 1952: XII, 1828; Uçarol, 1976: 458-459).

Gâzi Ahmet Muhtar Paşa’nın Kişiliği

80 yıllık ömrünün 55 yılını devlete hizmet etmekle geçiren Gâzi Ahmet Muhtar Paşa, her şeyden önce iyi bir asker ve kumandandı. O, insani cephesi kuvvetli bir insan olarak tanınmıştır. Görev ve prensiplerini şahsî menfaatlerinin üstünde tutan Paşa, mert, cesur, doğru, çalışkan, modern düşünceli ve sade yaşamayı esas alan bir karaktere sahipti (Uçarol, 1996: XIII, 447). Sözünü sakınmaz, fikrinde inat derecesinde sebatlı, gayet şecaatli, dindar ve kadere inanmış bir müslümandı. Muharebe sırasında düşman ateşinden çekinmez, çadırını bir gülle delip geçerken, yazdığı müsveddeye sözünü kesmeden devam ederdi (Turgut, 1989; 11). Savaşlarda çarpışma başlarken en tehlikeli cenahın idaresini bizzat eline alarak, ölümü hiçe sayarcasına ateş hatlarına sokulurdu (Baysun, 1997: VIII, 529) Harp meydanında bile namazını kaçırmaz, dinin önemini göz önünde tutarak, bunun takviyesine çalışmayı görev bilirdi. Dürüst, iffetli, tasarrufa son derece riayetkâr, çimri denecek kadar hesabına düşkündü (Turgut, 1989: 11). Paşa, fıtraten cesur, mükemmel ata biner, gayet nişancı idi. Korku nedir bilmezdi. Muharebelerde büyük hamasetler göstermiştir (İbnü’l-Emin, 1952: XII, 1831).

Gâzi Ahmet Muhtar Paşa’nın İlmî Yönü

Gâzi Ahmet Muhtar Paşa, askerî kişiliğinin yanında memleketine ilim ve eğitim bakımından da büyük hizmetler veren, birçok ilim ve fen dalını şahsında toplayan, çok yönlü büyük bir âlimdi. Daha genç yaşlarında Harp Okulu öğretmenliğine tayin edilmişti. İlmî sahadaki çalışmaları ile de şehzâde öğretmenliğine yükselmişti (Uçarol, 1976: 469-470).

Yine onun Harp Okulu Öğretmenliği sırasında halk eğitimi ile yakından ilgilendiği görülmektedir. Nitekim Müslüman halkın eğitim ve öğretim bakımından geri kalması onu endişeye düşürdüğünden, bu alanda gelişmeyi sağlamak üzere bazı arkadaşları ile çalışmalar yapmıştır. Bunun sonucu olarak önce Kapalı Çarşı Müslüman esnaf ve çıraklarının sabah çarşı açılıncaya kadar boş yere geçen zamanlarını değerlendirmeye karar vermişlerdir. Bu düşüncelerini gerçekleştirmek üzere de, 1864’de “Cemiyet-i Tedrisiye-i İslâmiye” adlı bir cemiyeti resmen kurmuşlardır. Bu cemiyet gelişmesine devam etti ve bunun sonucu olarak da 1873’de Darüşşafaka Okulu açıldı (Baysun, 1997: VIII, 530). Gâzi Ahmet Muhtar Paşa’nın görevi dolayısıyla İstanbul’dan uzak kaldığı devirlerde de cemiyet ile ilgisi devam etmiştir (Uçarol, 1976: 470-471).

Gâzi Ahmet Muhtar Paşa, ayrıca Mısır Coğrafya ve Ulûm-i Şarkiye Cemiyetlerinin de fahri üyelerindendi. O’na ilim alanında esas şöhreti ise, yazmış olduğu eserler sağlamıştır. Bunların ilmî kıymeti Gâzi Ahmet Muhtar Paşa’ya “büyük matematikçi” ve “büyük takvim ve felekiyat (astronomi) bilgini” gibi unvanların verilmesine sebep olmuştur (Uçarol, 1976: 471).

Rus Harbiyle ilgili kaynak mahiyetinde bir eser kaleme almak suretiyle tarihe hizmet etmiştir (Turgut, 1989: 11). Mısır’da bulunduğu yıllarda gayret sarfetmiştir.

Arapça eserlere ilgi göstermiştir. Mesela, “Tacü’l-Arûs” gibi önemli eserlerin yayınlanması için Osmanlı Bankası’nın şahsi hesabına gönderdiği yüz bin liralık aybaşı faiz hesaplarında bir-iki franklık yanlışlıkları bulacak kadar hesap işlerinde mâhir idi. Ayrıca Fransızca’ya da vâkıf idi (İbnü’l-Emin, 1952: XII, 1830-1831).

Gâzi Ahmet Muhtar Paşa’nın Mısır’da bulunduğu tarihler, es-Suyûtî’den beri durgunlaşan bilimsel tefsir ekolünün yeniden canlandığı ve el-İskenderânî (ö.1888), Kevâkibî (ö.1902), M. Abduh (ö.1905), M. Reşid Rıza, Namık Kemal, M. Akif Ersoy, Cemaleddin Efgânî, Muhammed İkbal gibi modernist diye bilinen birçok âlim ve şairlerin yaşadıkları ve eser verdikleri tarihlere rastlamaktadır.

Eserleri

* Riyâzu’l-Muhtâr Mirâtu’l-Mîkâd ve’l-Edvâr ma’a Mecmuati’l-Eşkâl (Bulak, Kahire, 1303, 1306).

* Riyâzu’l-Muhtâr, Mirâtu’l-Mikâd ve’l-Edvâr Zeyli, (Kahire, 1304).

İslâhâtu’t-Takvim (Kahire, 1307).

* Takvîm-i Sâl, (İstanbul, 1328). Eser aynı yıl içinde “Sene-i Mâliyenin Hicrî Sene-i Şemsiye ile İstibdâline Dâir” adıyla bir daha basılmıştır (Uçarol, 1996: 448).

* Takvîmu’s- Sinîn (İstanbul, 1331).

* Serâiru’l-Kur’an fî Tekvîni ve İfnâi ve İâdei’l- Ekvân, (İstanbul, 1336).

* Sergüzeşt-i Hayatımın Cildi Sânisi: 1294 Anadolu- Rus Muharebesi (İstanbul, 1328).

* Temmuz 1330 da Meclis-i Mebusan’da Geçen Divan-ı Âli Bahislerine Bir Nazar, (Basıldığı yer ve tarihi yok).

* el-Basîta Risalesi (İstanbul, 1283-1327).

* Sene-i Mâliyenin Luzûm-ı Islâhı Hakkında Gâzi Ahmet Muhtar Paşa’nın Takrîr-i Sureti’dir Risalesi. (İstanbul, 1326).

* Devlet-i Âliye-i Osmâniye’de Tarih-i İktisâdi Nasıl Olmalıdır Risalesi (İstanbul,1328).

* İsti’mâli Takarrur Eden Takvîm-i Mâli Risalesi (İstanbul, 1332) (Uçarol, 1996: XIII, 448).

* Arıza Risalesi (Balkan harbin’de anlaşma yapma veya savaşa devam edilmesi hakkında padişaha takdim ettiği askerî ve siyasî konuları hatırlatan küçük bir risaledir. (İbnü’l-Emin, 1952: XII, 1829).

* Mecmuatu’l-Eşka ve Zeylil(İbnü’l-Emin, 1952: XII, 1829).

* Anadolu’da Rus Muharebesi (İstanbul, 1228) (Baysun, 1997: VIII,516-531).

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort