Yazar Adı : | İlim Dalı : Biyografi |
Konusu : | Dili : Türkçe |
Özelliği : | Makale Türü : Müstakil |
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-07-14 | Güncelleyen : /0000-00-00 |
Mevlana Celaleddin Rumi
Ayten Lermioğlu
En çok bahsi edilen velilerden biri Mevlâna Muhammedi Celaleddîn-i Rûmî'dir. "Mevlâna" ismi halkın kendisine verdiği lâkaptır; fakat öylesine kullanılmıştır ki, âdeta isminin yerini almıştır. Mevlana Celâleddin, sözle anlatılabilecek, kelime kalıplarına sığacak bir mevzu değildir. Mâna Sultanını anlamak, ancak yoluna başkoymakla, aşkına boyanmakla mümkündür.
Mevlana'yı anlamak herkesin irfanı nisbetincedir. Bunun için Mesnevinin ilk beyitlerinden birinde:
Herkes bana kendi zannınca yâr oldu Kimse içimdeki sırlan araştırmadı
buyurur.. Muhakkak kî, Mevlâna ve ilahî aşk, sözle anlaşılmaz. Ömründe parmağı yanmamış insana yanık acısının tarif edilemeyeceği gibi, aşk Sultanı ancak insanın talebince, îmanı nisbetinde yaşanarak öğrenilir.
Mevlâna Celâleddin, sadece bir mütefekkir, bir mutasavvıf ve şâir değildir. Evliya burcunun güneşidir. "ULEMÂ, ENBİYANIN VÂRİSİDİR" Hadisi hükmünce, Hz. Peygamberin manevî vârisidir; velâvet sırrının tecelligâhıdır.
Mevlâna, Hakk'ın aşkıyla, aklın, fikrin çok ötesine varmış, "Bir ayağını Şeriatte, bir ayağımla pergel gibi yetmiş iki milleti dolaşıyorum" buyurmuştur. Kendisi hayatını: "HAMDIM,PİSTİM,YANDIM" diyerek üç kısa fakat ateşli sözlerle hulasa etmiş, "yandım" kelimesiyle neler neler anlatmıştır. "Hamdım" sözüne gelince . Doğrusu bu şaşılacak bir sözdür. Bununla beraber, ihtimal ki, "Hamdım" kelimesi, Hazret-i Şems'e mülâki olmazdan evvelki devreyi ifade etmektedir.
Mevlana, bir seçilmiş olarak dünyaya salınmıştır. Velîler dünyaya geldikten sonra olmuş değil, olup gelmiş seçkinlerdir. Ancak, ibadet, mücahede ve çile, cevherlerini gün ışığına çıkarmakta, kendilerini kendilerine tanıtmaktadır.
Bir mısraında Mevlâna: "Sevgide derlenip toparlananlar şu insan kalabalığı gibi ölmezler" buyurmuştur. Koca Veliyi işte bu yönden mütalâa etmek gerekir: Pişmesi, yanma-sı, açıkçası sevgide derlenip toparlanması ve şu insan kalabalığı gibi ölmeyişi...
Dünya tarihinde hiç-kimse onun kadar aşkla gıdalanmamış, hiçkimse onun kadar aşkı dile getirmemiştir.Divan-ı Kebir'i, Rubaiyat'ı sonsuz aşkının, Fîhi mâ fih'i, Mecalis'i Saba'sı sohbetlerinin, yirmi altı bin beyitlik Mesnevî'si kemalinin semeresi olarak meydana gelmiştir.
Mevlâna, şiiri şairlik için değil, vâsıl olduğu ilâhî HAKİKAT sırlarını âşinâlarına açıklamak gayesiyle söylemiş, vecdini ifadeye vasıta etmiştir. Sözleri hikmet, hakikat kaynağıdır. Kur an-ı Kerim'in, Hadis-i Kudsî ve Hadislerin tefsiri, açıkçası İnsanı Kâmil tarafından izahdır. Bunun için bir şiirinde:
"BEN SÖYLEMİYORUM, HAKK'IN 'NAH NÜ NEFAHNA (Biz üfledik) nefesi içimde üflüyor da iniltilerim tâ Süreyya'ya kadar çıkıyor. Bu tenimin ka-
mışını aziz ve yüce Allah, yokluk kamışlığından kesti, yonttu, ney yapıp üfledi" diye seslenmektedir.
Şu eşsiz beyana göre, Mevlâna Celâleddin, ney gibidir. Ondaki ses, yani kelâm Haktandır. Hakk'ındır. Zaten aşıkların Mevlâna'sı için ney, Rabbin Halifesi olan  D E M'in, ÎNSAN-I KÂMİL in remzidir. Bu itibarla Mesnevî-i şerife :
Bişnov in ney çün hikayed mikoned (Dinle bu neyi neler neler hikâye ediyor) diyerek başlamış, "Dinle İnsan-ı Kâmil i" buyurmuştur; dinlemenin ehemmiyetini belirtmiştir.
Bişnov to zi ney çehâ miguyed mısraı ile başlayan bir rubaisinde şöyle seslenmiştir:
Dinle sen neyden neler neler söylüyor Kibriyanın esrarını söylüyor... Âşıkların Mevlâna'sı büyük bir Hak aşıkıdır; aşkta kemale ve ölümsüzlüğe ermiştir. Aşkın kıymetini bildirmek için: "AŞKI SEÇ Kİ SEÇİLMİŞ BİR İNSAN OLASIN" buyurmuş-tur. Potasında eridiği aşkın ne olduğunu soranlara: "Benim gibi ol da bil" cevabını vermiştir. Bununla insana, ilim ile bilmekten (ilm el yakin),görerek bilmekten (ayn el yakin) geçip, olarak bilmeyi (Hakk al yakin)i işaret etmiştir. Sonra da buyurmuştur: 'İSTER NUR OLSUN, İSTER KARANLIK; O OLMADIKÇA ONU TAMAMÎLE BİLEMEZSİN.."
Az evvel Mevlâna için: "ölümsüz" kelimesini kullandık; çünkü kendisi: "Eğer sen diri isen beni ölmüş görme" buyurmaktadır..
VELÎ için ölüm nedir?.. Velî dünya âleminde nefsinden geçmiş, benliği HAK'ta eritmiş, daha doğrusu nefsini bilmiş, "ÖLMEDEN EVVEL ÖLME" sırrına ermiş kutlu insandır.
VELÎ, gerçek insandır; Hz. İnsandır. Maddeten dünya âl aminden göçtüğünde hay'dır. Bu sebeple Mevlâna açıklamaktır: "AŞIKLARA ÖLÜM YOK Kİ YASA DERDE DÜŞELİM..."
Mevlâna, güzeli, iyiyi doğruya, tek kelime ile Hakikati arayanlara müjdeler veren. Tevhide boyanmış, âlemi birleşmiş bir PÎR'dir. "Bizim Mesnevimiz vahdet dükkânıdır, orada birden gayrı gördüğün herşey puttur" buyurması, vahdete garkolmasındandır. Bununla beraber Mesnevi, her mertebedeki insana ayrı ayrı hitap etmekte, çoklukta BİR'i göstermektedir.
Mevlâna, insanı ebedî saadete kavuşturan, mâna yolunu gösteren, beşeri kusur ve zaaflarıyla çağıran rahmet ve sevgi deryasıdır; hikmet, marifet ummanıdır. Veliyi ekmeldir.
Bir Hadiste: "Kişi sevdiği ile beraberdir" buyrulmuş, insanın sevdiği zümreden olduğu işaret edilmiştir. Şu halde Velîyi seven en büyük kârdadır; zira Veliler, Rabbin sevgilileridir. Gözbebeği insana ne ise, Velî de Hakk' ın o derece kıymetlisidir. Onlara yakınlık, şüphesiz, Rabbe yakınlıktır.
Allah, Kur'an'da emreder: "Ey îman edenler! Allahtan korkun ve sâdıklarla beraber olun."
Mutasavvıf müfessirlere göre: "Sâdıklar
Velilerdir."
Hz. Peygamber buyurur: "Cennet ağaçlarının gölgesinde oturun."
Mutasavvıflara göre: "Cennet ağaçları da Velîler'dir."
Mevlâna ise seslenir: "Allah ile olmak isteyen Evliyanın huzurunda bulunsun." Âşık ve Maşuk Mevlâna yine Mesnevisinde buyurur: "Gül mevsimi geçince gül kokusunu nereden alacaksın? Gülsuyundan..."
Mesnevîhanlara göre, "GÜL" Hz. Muhammed, "GÜLSUYU" Evliyaul-lahtır.
Evet böyle..
Mevlâna, Kutbul âşıkindir.
Mevlâna, Kutbu1 arifindir.
Mevlâna, Kutbul vâsılindir. Bir coşkunluğunda açıklamıştır : "Herkes bizi suret gözü ile nasıl görecek, biz, Kibriyanın su ve balçık içindeki nuruyuz."
Mesnevinin ilk beyitlerinde de buyurmuştur: "Denizi bir testiye dökersen ne kadar alır? Bir günün kısmetini.."
İşte derleyip arzettiklerimiz, bir kabın miktarıncadır ve bu kabın derinliklerinden Mevlâna'yı çok sevmiş
ŞEYH GALİB sanki ses vermektedir:
Ey kâşif-i esrar-ı Hûda Mevlâna
Sultan-ı fena, şah-ı baka Mevlâna
Aşk etmededir hazretine böyle hitab
Mevlâ-yı güruh-u Evliya Mevlâna..
Yayınlandığı Kaynak : |
Yayınlandığı Dergi : |
Sanal Dergi : |
Makale Linki : Ara.72 |
E-Dosya : |
Kitap Link : Link bağlantısına ulaşmak için tıklayınız. |