Hit (5363) M-1565

Emin Barın ve Hat Sanatı

Yazar Adı : Emin Barın İlim Dalı : Yazar Hakkında
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü : Yazar Tanıtım
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-07-28 Güncelleyen : /0000-00-00

Emin Barın ve Hat Sanatı

Emin hocayı 1971 yılı Eylülünde tanıdım. O zamanki adıyla Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin Dekoratif Sanatlar Bölümü’ne öğrenci olarak girmiştim. Yazı dersimize gelen hocamızla olan ilişkim başladı ve kendisini kaybettiğimiz 29 Aralık 1987 yılına dek sürdü. Merhum hocamla olan yakınlığım, hoca-öğrenci ilişkisinin ötesinde baba-oğul yakınlığı mertebesine ulaştı. Zaten hocanın yetiştirdiği diğer öğrencileri ile olan ilişkisi de aynı mertebede idi.

Bir sanatçının gerçek dünyasına girebilmek ve tanımak; onun sanatını tanımakta çok önemli bir basamaktır. Hocayı her yönüyle tanıma şansını elde edebilmem dolayısıyladır ki, onun sanatının değerini daha iyi anlamama neden olmuştur. Hocamızın çok yönlü bir sanatçı olduğunu söylememe gerek yok. Öncelikle kitap ciltleme sanatlarında uzman, matbaayı ve basım tekniklerini çok iyi bilen bir kişi, Latin yazısı(kaligrafi) hocası, grafik sanatçısı, fotoğraftan ve çağdaş endüstriyel sanatların tümünden anlayan komple bir sanat uzmanı. Nihayet Geleneksel Sanatlarımızdan Hat ve Tezhib Sanatlarını bilen ve bütün bu konularda bilirkişilik yapan bir sanatçı. Sanat dünyasında daha çok eser verdiği konular, cilt, kaligrafi ve hat sanatı olmuştur.

Ben bu yazımda kendi konumla ilgili olduğu için hocanın hat sanatı alanındaki çalışmalarını ve görüşlerini anlatmaya çalışacağım. 1936 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümünü bitirdikten sonra altı ay 1937 yılında İstanbul Milli Eğitim Basımevi’nde staj yaptığı sırada devrin ünlü hattatlarından, Güzel Sanatlar Akademisi Türk Süsleme Bölümü’nde Reis-ül Hattatin Kamil Akdik’ten hat dersi, yine devrin ünlü talik hattatı ve hazerfan Necmettin Okyay’dan Klasik Türk Ciltleri hakkında bilgi aldı. Aynı yıl da Almanya'ya gitmiştir. Almanya’daki cilt ve yazı ihtisasını tamamlayıp yurda döndükten (1943) bir süre sonra da Güzel Sanatlar Akademisi Dekoratif Sanatlar Bölümü’nde öğretim üyesi olarak göreve başlamıştır. Hocanın daha sonra sohbetleri sırasında sık sık söylediği gibi; kendisinin hat eğitimini teşkil eden ve hemen hemen birkaç aydan ibaret olan Kamil Akdik ile yaptığı hat meşkleri, onun hat sanatı eğitimini teşkil etmektedir. Yine kendisinin ifadesiyle; uzun süreli klasik bir hat eğitimi almaya vakti olmadan Almanya ‘ya gitmiş ve döndükten sonra da bunun için fırsat bulamamıştır. Ancak, gerek hat ve gerekse tezhib v.b. dallarında uzun bir araştırması olmuş, kendisini bu alanda yetiştirmiştir. Devrin grafik ve modern sanatlarıyla da ilgilenmesi, esasen Almanya’da uzun süre kalması nedeniyle dünya sanat olaylarını ve akımlarını yakından takip etmesi dolayısıyla; hat sanatında yaptığı yeni yorumların temeli atılmış oluyordu. Prof. Emin Barın’ın hat sanatı alanında yaptığı yenilikçi tavrın özünü anlamak açısından yine bu konudaki kendi düşüncelerine başvurmamız gerekir. Uzun zaman birlikte çalışmamız dolayısıyladır ki, bu konuda çeşitli sohbetlerimiz olmuştur. Hat sanatının klasik yolda verebileceği en güzel örnekleri verdiğini ifade ediyor ve bu yolda artık yapılabilecek pek bir şey kalmadığını söylüyordu.

Ancak, kendisindeki çağdaş grafik birikimi, hat sanatı alanında değerlendirerek; yepyeni çalışmalar yapmak gerektiğini anladığını ifade ediyordu. İşte bütün bu düşünceler içerisinde 1961 yılında, hat sanatında klasik değil ama, onu baz alarak yepyeni çalışmalara başlamıştır. Amacı, günümüzde hat elemanları kullanılarak yeni bir sanat dalının doğabileceğini göstermekti.

Çalışmalarını; kaligrafiyi saymazsak, kufi, Celi Divani ve Kreasyonlar şeklinde üç ana grupta toplayabiliriz. Tuğra ve Muhakkak tarzındaki çalışmalar sayı olarak az olmakla beraber özgün niteliklidir. Kendi tercih ettiği ve yukarıda saydığımız üç ana dal üzerinde kısa da olsa bilgi vermek Emin Hoca’nın yazılarını anlamak açısından yararlı olacağı kanaatindeyim.

Kufi yazı stilinde; daha çok satrançlı (geometrik) yazı tarzını tercih etmiş ve bu alanda birbirinden çok farklı kompozisyonlar üretmiştir. Satır istiflerinin bu tarz yazının olabilecek en güzel örneklerini görüyoruz. Yer yer keşidelerle (uzatılan harfler) satır yazısında dahi kompozisyon arayışlarına gitmiştir. Satır dışındaki kompozisyonları kare, dikdörtgen, daire ve serbest formlar üzerine kurulmuştur. Bu kompozisyon formları zaman zaman müsenna (simetrik) biçimlerle kendisini gösterir. Kare ve dairesel formlarda kelimelerin tekrarıyla dekoratif görüntüler yakalanmıştır. Rahatlıkla diyebiliriz ki, ilk kez Emin Barın tarafından Kufi yazıda bu denli stilize, dekoratif kompozisyonlar gerçekleştirilmiştir. Klasik Kufi yazı tasarımlarının dışında farklı yaklaşımlarla, yeni uygulamalara da rastlıyoruz. Çok ilginç bir yaklaşım olması nedeniyle, hocanın Ciharıyar-ı Güzin ( Allah, Muhammed ve dört halife isimleri grubu) yazılarından bahsetmeden geçemeyeceğim. Arap harflerinden oluşan hat sanatı, bilindiği üzere sağdan sola doğru yazılır ve yazılar sola doğru meyillidir. Yalnızca İran yazısı olan talik yazı bunun tersi, sağa meyillidir. Bir de kufi yazı meyilsiz, yani dik yazılırlar. Hocanın sözü geçen bu yazı grubunu kufi olarak yazması sırasında çok farklı bir yaklaşım sergilemiştir. Altı parçadan oluşan bu yazı grubunda kare form esas alınmış ve harfler tamamen geometrik biçimlerle çözümlenmiştir. Arap yazılarının sağa doğru meyilli yazılmaları esprisinden kaynaklanarak burada harfler sağa doğru meyillendirilmişlerdir. Üstelik kufi harf formlarındaki 90 derecelik dik açı esası da bozularak bu açının üstüne veya altına inilerek, sağa doğru olan meyil esas alınmıştır. Harflerin bazı kısımları kare formlarla kesilmiş, ama bu kesim, yazının okunmasını asla engellemediği gibi, geometrinin getireceği katı ve statik görünüşün de giderilmesini sağlamıştır. Kufi yazı alanında yapılabilecek bu denli değişimin yazıya nasıl bir görünüm kazandırdığı konusunda, bu altı adet çalışma son derece güzel bir örnek oluşturmaktadır. Bu yazı grubu sonradan 1979 yılında Pakistan, İslamabat’taki Türk Mimar Vedat Dalokay’ın yaptığı camide kullanılmıştır.

Kufi yazıdaki değişik uygulamaları arasında çeşitli saç örgüsü geçmeleri ve yine kufi yazı ile yaptığı bordürlü yazıları da hocaya has özelliklerdendir. Belirli geometrik formlar içerisinde kalmayıp, yazı alanının oldukça serbest formlarla tamamlanmasını da saymamız gerekir.

Celi Divani çalışmaları da Emin Barın koleksiyonunun önemli bir bölümünü teşkil eder.

Celi Divani yazıda hocanın yaptığı en büyük yenilik; o ana kadar genellikle uzun metinlerden ve girift satır istiflerinden oluşan Celi Divani yazılardan farklı olarak kısa metinleri ve dahası tek kelimelerden oluşan yazı tasarımlarını gerçekleştirmesidir. Tek bir veya birkaç kelimeyi kendi içerisinde ele alıp kompoze etmesi ve zaman zaman, hiç alışık olunmadığı halde müsenna (simetrik) kompozisyonlarla Celi Divani istifler hocaya özgü çalışmalardır.

Klasik Celi Divani yazı formu olan ve kılıç formundaki satır istiflerinin yerine, daire, oval ve serbest formlarla kompozisyonlar yaparak klasik Celi Divani yazı geleneğinin çok ötesine çıkmıştır.

Farklı bir kompozisyon örneği olarak da, bazen bir kelimenin ikiden çok tekrarıyla elde edilmiş kompozisyonlar da görmekteyiz. Celi Divani, Osmanlı döneminde bir saray yazısı olarak formlarda kullanılmıştır. Yalnızca devlet resmi evrakında, belge amacıyla yazılan bu yazılar, ünlü hattat ve tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbezer’den sonra belki ilk kez Emin Barın tarafından dekoratif amaçlı yazılmış ve levha şeklinde duvarlara asılmak üzere dizayn edilmişlerdir. Yazı formu ve kompozisyonlarındaki bu farklı yaklaşımlar, hoca tarafından yazı malzemelerinin de farklı kullanılmasıyla daha bir anlam kazanmıştır. Gerek kağıt ve gerekse paspartu konularındaki yeniliklerle, yazı, tamamen farklı bir dünyaya geçiş yapmış ve günümüz insanına yaklaşım göstermiştir. Hoca yazılarını yazarken temiz bir işçilik gösterişi yerine, kompozisyon ve kalem hareketlerine önem vermiş, kalemin doğal hareketinin verdiği türükleri aynen korumuştur. Doğallık onun yazılarının temel özelliğidir. Bazen kalemin yazarken mürekkebinin bitmesiyle eksik kalan, çıkmamış kısımlar aynen bırakılmış, bazen mürekkep sıçramaları bile kağıtta aynen korunmuştur. Bütün bunlar yazının ruhunun kağıda yansıması demektir.

Kreasyonlar veya Serbest Yorumlar adını verdiği çalışmalara gelince; en önemli, klasik geleneğin dışında, çok farklı yorumları bu alanda gözlemliyoruz. Aklam-ı Sitte denilen altı çeşit klasik yazı geleneğinin ve onun varyasyonlarının dışında İslam dünyasında hat sanatı olarak farklı bir yazı çeşidi kullanılmamıştır. Emin Hoca ilk kez diyebileceğimiz ve oldukça yoğun bir sayıda, klasik yazı formlarının dışında çalışmalara girişmiş ve başarılı olmuştur. Hiçbir hat çeşidine benzemeyen ama, sağlam anatomik temellere oturan, kreatif ve dekoratif harf formlarıyla gerçekten farklı bir çalışma alanı yolunu açmıştır.

Emin Barın'ın yazılarında genellikle kısa kelimelerden oluşan kompozisyonların hakim olduğu gözlemlenir. Bunun sebebini yine kendi ifadeleriyle öğrenelim. Çoğu zaman ifade ettiği gibi, ben demiştir, hat sanatındaki zengin kompozisyon imkânlarını göstermek istedim. Tek bir kelimenin ne kadar değişik varyasyonla yazılabileceğini kanıtlamak istedim.

Hat tarihinde, zamanında büyük bir değişimin sembolü olmuş ünlü hattatımız Ahmet Karahisari (1468- 1556) nin klasik harf formları dışındaki, benzersiz çalışmalarının dışında; bu denli farklılaşmayı başka bir sanatçıda göremiyoruz. Kişisel üslup ve tavırlar, harf formlarındaki düzeltmeler ve olgunlaşma dışında hat sanatçıları farklı yazı karakterleri arayışlarına girişmemişlerdir. Bu onların, sanattaki yaratıcılıklarının sınırlı olduğundan dolayı değildir. Tam tersi onlar, yaratıcı güçlerini, henüz doyum noktasına gelmemiş hat kompozisyonları yaparak gerçekleştirmişler ve kanıtlamışlardır. Bugün bile klasik hat kompozisyonları gelişimini sürdürmekte ve yeni tasarım biçimlerine ulaşabilmektedir.

Kanaatimce ilerideki uzun yıllar, hat sanatı gelişimini sürdürmeye devam edecektir.

Burada Prof. Emin Barın’ın yaptığı farklılığı bu klasik çalışmalarla karıştırmamak gerekmektedir. Aksi halde hem hocaya hem de hat sanatına büyük bir haksızlık yapılmış ve her ikisi de anlaşılmamış olur. Emin Barın’ın yaptığı, hat sanatının dışında olmamakla birlikte ondan çok farklı bir sanat yolunun açılmasıdır. Yine kendi sözleriyle ifade edecek olursak; benim yapmak istediğim hat sanatından yola çıkarak yeni bir sanat dalının oluşmasını sağlamaktır demiştir.

Sanırım bu yolda da başarıya ulaşmıştır. Bugün ülkemizde ve diğer ülkelerde hat sanatçıları veya grafik sanatçıların bazıları bu yolda eserler vermektedirler. Bu çalışmalar sanırım, hocanın açtığı yolun, tutarlı bir platformda ilerlediğini göstermektedir.

Kendisini rahmetle ve saygıyla yeniden anıyorum.

Yayınlandığı Kaynak :
Yayınlandığı Dergi :
Sanal Dergi :
Makale Linki :
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort