Hit (3965) M-1564

Hat Sanatının Grafik Sanatlardaki Yansımaları

Yazar Adı : İlim Dalı : Sanat
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü : Müstakil
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-07-28 Güncelleyen : /0000-00-00

Hat Sanatının, Grafik Sanatlardaki Yansımaları

Grafik sözcüğü Lâtince Graf kökünden gelmektedir. Yazı, çizgi anlamına gelen bu sözcük ile hat kelimesi de aynı anlama gelmektedir. Tarih öncesi çağlarda yalnızca yazı işlevini gören resimsel çizgiler vardı. İnsanlar iletişim kurmak için yazı olgusuna önem verdiler. Yazı uygarlık ile birlikte onun ayrılmaz bir parçası oldu. Dahası ilk dönemlerde uygarlık yazı ile eşdeğer tutuldu.

İki yüzyıl öncesine kadar Grafik Sanatlar genellikle yazı demek sayılırken, Avrupa’daki endüstrileşme hareketleriyle beraber resim ve yazının yanında önemli ve ticari hayatın adeta bir yansıması olan yepyeni bir sanat dalı iyiden iyiye belirginleşti. Bugün Grafik Sanatlar adı altında tüm dünyada bilinen sanat dalı böylece plastik sanatlar bünyesine dahil oldu. Yazı ile ilintisi son derece kuvvetli ve ondan ayrılmaz bir biçimde, resim ve fotoğrafı kullanarak adeta tüm plastik sanatları bünyesine alarak büyük kitlelere ulaşan ve reklam unsurlarıyla bariz farklar göstererek gelişmesini sürdürdü. Bugün artık hiç kuşkusuz Grafik Sanatlar sözcüğü yeni bir sanat dalının adı olarak tescillenmiştir.

Hat Sanatı ise başlangıcından günümüze kadar karakterini koruyarak gelmiş ve biricik fonksiyonu iletişim olma özelliğini kaybetmemiştir. Ancak bu mesaj özelliğini yerine getirirken, estetik değerleri kullanmış ve sanat olma yeteneğini kazanarak resim sanatından farkının ayrıca mesajını yazı diliyle de vurgulamıştır. Hat sanatında daima bir metin vardır ve bu metin estetik ölçüler içerisinde bütün plastik sanatların kullandığı plastik değerleri kullanır. Kendisine özgü teknoloji ile kurallar bütününe sahiptir ve çok katı ölçülendirme sistemiyle uygulanmak zorundadır. Hat sanatı ile yakından ilgili olanlar, onun bu disiplininin ne kadar tavizsiz ve vazgeçilmez olduğunu bilirler. Klasik değerler, zaman içerisinde hat sanatkârları tarafından ufak değişimlerle üslup farklılıklarının doğmasıyla zenginleşmişlerdir. Farklı anatomik özellikler ve eğim farklılıkları yazıya çeşni kazandırmış hattatların çizgi zevki, yazılarında izlenebilmiştir. Zaman ilerledikçe bu zenginleşme devam etmiş, yeni yazı karakterleriyle de yelpaze açılmıştır. Kompozisyon konusunda da yeni gelişmeler kaydedilmiş, bir dönem düz yazı şeklinde ve yalnızca dini metinlerin yazılmasında kullanılan hat, sonraları din dışı metinlerin yazılmasında da kullanılmıştır. Kitap biçimindeki eserlerden sonraları duvara asılan levha biçimlerine geçilmesiyle birlikte yazıya bakış mesafesinde önemli bir değişim geçirilmiştir. Artık yazılara uzaktan bakmak zorunluluğu ortaya çıkınca kamış kalem ucu kalın kesilmesiyle birlikte celî denen büyük yazı tasarımları doğmuştur. Bu önemli açılım sonucunda yazı kompozisyonları daha da önem kazanmış, kitaplardaki basit istifli satır yazılar yerine, daha girift satırlar yer almaya başlamıştır. Bir dönem sonra da satır istifleri ile birlikte belirli geometrik formlar içerisinde yazı tasarlanmaya başlanmıştır. Dairevî, oval, armudî, kare hatta üçgen formlar yazı kompozisyonları için bol bol kullanılmıştır. Sanattaki çeşitlilik arayışları devam etmiş, metnin bir defa ve kompozisyon biçimindeki yazılış şeklinin yanında simetrik olarak aynı metin tekrarlanarak, müsennâ denen simetrik kompozisyonlar gündeme gelmiştir. Halk arasında bazen aynalı yazı da denen bu sağ ve sol tarafı tam simetrik olan kompozisyonların yanı sıra bazı hattatlar, yukarıda saydığımız belirli geometrik biçimler dışında serbest formda da kompozisyonlar oluşturmuşlardır.

Her sanat dalında olduğu gibi hat sanatında da amatör sanatkârlar ve halk sanatı tarzı da birlikte gelişmiş bu dalda da eserler verilmiştir. Dahası bizde bir de halk arasında tekke yazısı tabiriyle bilinen tamamen mistik ve felsefi bir anlayışla ele alınıp, sanat hususiyetlerine fazla önem verilmeden meydana getirilmiş primitif espride hat levhaları da önemli bir yer tutmaktadır. Bunlarda, kompozisyon formu olarak, zikrettiğimiz formlar dışında bambaşka biçimlere de yer verilmiştir. Çeşitli hayvan, insan formları biçimindeki yazılar yazıldığı gibi vazo kase, kavuk, sikke, çiçek v.b. formda veya bu formlarla bütünleşen daha pek çok figüratif şekillerden oluşan yazı levhalarına rastlamak mümkündür.

Hat sanatında, usta ve klasik gelenekler içerisinde eser veren sanatkârlar ile halk arasındaki amatörler ve hobi uğraşanlarının oluşturdukları bütün bu eserlerin ortak birkaç özelliği vardır. Birincisi; mutlaka bir metnin yazılmasıdır. Bir başka özellik ise bunların resim değil yalnızca yazı olma özelliğini taşıması, böylece renk unsuruna fazlaca önem vermemesidir. Süslenen ve renklenen levhalar mevcuttur ancak bunlar yazıya müdahale etmemektedir. En azından yazı genellikle tek renk mürekkeple ve daima kamış kalemle yazılmıştır.

Bugün hat sanatkârları klasik yolda eser vermeye devam etmektedirler. Ancak, bazen bu eserlerde yeni bir arayışın sıkıntılarına rastlamaktayız. Bazı sanatkârların bariz bir biçimde yepyeni bir form arayışlarını görebiliyoruz. Bazen harf kompozisyon biçimlerinde, bazen de renk unsurunu yazının içerisine katmak suretiyle bir form sanatı olan yazının resim sanatını çağrıştırmasını sağladıkları olmaktadır. Bazıları da kufî karakterler kullanarak modern ve mimarî ağırlıklı çağrışımlarıyla dikkati çekmektedirler. Dahası, yüzyıllardan beri hat sanatı belirli bir metni konu alıp o metnin yazılmasından oluşurken, günümüzde metni olmayan yalnızca bir veya birkaç harften oluşmuş, soyut diyebileceğimiz kompozisyonlar oluşturmaktadırlar. Bu soyut anlayış bazı kereler uç noktalara ulaşıp neredeyse harf formlarının dahi sonradan anlaşılabileceği pentür havasındaki uygulamalarla sınırları zorlamaktadır. Sanat çevrelerinin alışılagelmiş klasik hat görüntüsünden farklı anlayışlarda eserler görme isteği veya merakı da bu tür çalışmaların ve çıkışların adeta tetikleyicisi olmakta ve hat sanatkârlarına bir bakıma cesaret vermektedir. Klasiğin dışında ne tür uygulanışların yapılabileceği konusundaki merak ve arayış sonuçta yazının metinden çok desen veya görüntü unsurunun ön plana çıkmasını zorunlu kılmaktadır. Bu arayış ve uygulamalar da kuşkusuz bazı problemleri de beraberinde getirmektedir. Yüzyıllardan beri belirli bir metnin, genellikle de dini kutsal metinlerin yazılarak kitleler tarafından okunması bir geleneğin iyice oturmasını sağlamıştır. Okunan metnin anlamının getirdiği ulvî duygular ve kutsal inanç sisteminin yazıya yansıması, hat sanatının adeta din ile bütünleşmesini sağlamış bulunuyor. Onun içindir ki eski harfleri okuyamayan bir kişinin bu yazıyı görür görmez dinî bir metin imiş gibi tavır alması bu yüzyıllar geleneğinin tabii sonucudur. Bir bakıma hat sanatı, ibadetin bir parçası sayılmış ve dini mekânlarda yer almıştır. Her hat sanatının karşısında saygıyla eğilerek onun ifade ettiği anlam üzerinde odaklaşılmıştır. Daha da ilginç tarafı, levhadaki yazının, plastik değer olarak istenilen kıvamda olmasa bile,yalnızca ifade ettiği anlam sebebiyle güzel bir esermiş gibi rağbet görmüş ve sayılmıştır.

Günümüz hat sanatkârlarının, klasik anlayışı biraz olsun zorlayarak veya onun yanı başında yepyeni biçimlemelerle yazı yazmaları, hat ile ilgili çevrede önce biraz tedirginlik yaratmış, sonraları bunun başka bir sanat olduğu varsayılarak toleransla karşılanmaya başlanmıştır. Bu konuda fikrimizi belirtmeden önce, klasiğin dışında bazı uygulamaların da sahibi olarak, konunun gerçekten bir parça karmaşık ve yoruma muhtaç olduğunu belirtmeliyim. Ayrıca belirtmeliyim ki, ileri yıllarda bununla ilgili gerek hat uzmanları gerekse sanat tarihçileri kendi yorumlarını ortaya koyacaklar ve bu yeni açılımın gerçek değerlendirmesini yapacaklardır. Şimdi konu ile ilgili olarak, şahsi görüşlerimizi, mümkün olduğunca objektif ve geniş bir bakış açısından yapmaya çalışacağız:

Bir eserin klasik anlamda yazı veya yazı sanatı olabilmesi için mutlak ve kesin bir biçimde anlamlı bir metne sahip olması gerekmektedir. Bunun sonucu belirli bir metni olmayan soyut veya yalnızca bir veya birkaç harften oluşturulmuş kompozisyonların yazı sanatı sayılması mümkün görünmemektedir. Öyleyse bu çalışmalara bir isim vermek gereklidir. Bu uygulamalar, ancak resim veya grafik sanatların konusuna girmektedir. Grafik sanatların da sonuçta kitlelere bir şeyler aktardığı düşünülürse burada da bir sıkıntı var gibi görünmesine rağmen bir çıkış yolunun bulunduğunu belirtelim. Zira, grafik sanatların tümü ticarî, yani anlamlı mesajlar iletmek zorunda değildir. Yalnızca dekoratif veya özgün tasarımların çeşitli baskı yöntemleriyle uygulandığı serbest grafik tasarım veya özgün grafik tasarım kabilinden isimlendirilen plastik sanatlarının da varlığı düşünülürse, hat sanatının bu tür uygulamalarını bu sınıfa dahil etmek oldukça mantıklı görünmektedir. Sanat eserinde kullanılan motifler burada, hat sanatından alınarak kullanılmışlardır. Kaldı ki renk unsurunu da eserin ana temaları arasında saymak gerekiyor ki, klasik hat anlayışında renk unsuru bulunmamaktadır. Yapılan bu yeni çalışmalar hat elemanlarından oluşmuş bir grafik öge olarak anlam kazanmıştır. Bir de belirli anlamlı metinlerin kullanıldığı yeni uygulamalardan bahsetmiştik ki, bunlar yazı sanatı olmakla birlikte, klasik yazı geleneğinin devamı olmaktan çok yeni yorumlar şeklinde değerlendirilmelidirler.

Bu eserlerde görülen yeniliklerden biri de rengin belirginleşmesi ve malzeme çeşitliliğinin uygulanmasıdır. Klasik hat geleneğinde yalnızca form olgusu vardır. Siyah-beyaz da diyebileceğimiz bu iki boyutlu form-leke sanatındaki güç, kompozisyonda gizlidir.Hat sanatkârları,sanat tarihinin en güç ve güçlü form sanatının icracıları olmuşlardır. Renk unsurunun olmayışı yanlış anlaşılmamalıdır. Kullanılan kâğıdın hafif kırık pastel renklerden oluşması, mürekkebin her zaman siyah değil, bazen de kahve,beyaz ve altının kullanılması yazının rengi kullandığı anlamına gelmemelidir. Keza yazı etrafındaki tezhîbin de çok renkli olması yazıyı etkilemez. Sonuçta yazı levhası, iki kontrast renk tonundan oluşmaktadır ki bu da formun, biçimin,çizginin ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır.

Yeni yazı tasarımlarında, yukarıda zikredilen anlayışın tam aksine yazı, renk unsurunu kullanarak tasarlanmakta ve hatta yer yer gölgelemelerle rengin varyasyonlarına da yer verilmektedir. Arap ülkelerinde yaşayan çoğu hattatın rengi kullanmakta çok hevesli göründükleri hatta zaman zaman aşırılığa ve basitliğe kaçan renk curcunalarıyla yazının iyice gücünü yitirdiği eserlere de şahit oluyoruz. Resimde kullanılan perspektif ve optik oyunlara da bazen gidildiği olmaktadır. Anlamlı metinlerin, yani yazı sanatı sayılabilecek levhaların bu türden uygulamaları konusunda kanaatimce çok dikkatli olmak gerekmektedir. Rengin ve perspektifin kullanıldığı resim ve grafik tasarımın uzunca yıllar köklü geçmişi vardır ve pastik değerleri oturmuş bulunmaktadır. Yenilik peşinde koşarken, bu dengelerin kaybolması sonuçta ortaya çıkan çalışmanın bir hiç duruma dönüşmesi hiç de zor değildir. Sanırım ki, renk ve perspektif konusunda ısrarlı davranan hat sanatkârlarının, resim ve grafik eğitiminin temel kurallarını bilmek zorunda olduklarını unutmamalıdırlar. Klasik malzemeler dışında farklı malzemelerle çalışmaların da varlığı dikkati çekmektedir. Bu malzemelerin zemin üzerinde üç boyutlu biçimlere dönüşmesi de yapılan yeni yorumlar arasında bulunuyor. Malzemenin getirdiği türükaj sanat eserine her zaman artı değerler kazandırmıştır. Fakat bu malzemeleri anlamlı ve uyumlu kullanmak ustalığı her zaman sanatkârın gücüne bağlıdır. Klasik yazı anlayışının dışına çıkılıp, grafik ve resim değerlerine yaklaşım sağlandıkça, sayılan bu yeni imkânlardan yararlanmak mümkün görünmektedir.

Sonuç olarak diyebilirim ki; klasik yazı geleneğinin dışındaki bu türden yaklaşımlar sonucu ortaya yeni bir çalışma ve yeni bir sanat dalı çıkmaktadır. Bu eserleri klasik gelenek doğrultusunda eleştirmek ve yorumlamak, hem bu yeni sanata haksızlık olacaktır hem de klasik hat sanatının ileride dejenere olasına zemin hazırlayacaktır. Bu çalışmalara yeni bir isim vermek zorundayız. Bunlar, klasik hat sanatı kategorisinde değildirler. Belki hat formlarını kullanan özgün, serbest grafik tasarımlar olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır. Böylece hat sanatı ile resim ve grafik sanatlar arasındaki bağı veya köprüyü oluşturacak yeni bir sanat anlayışının temelleri atılmış olmaktadır. Bu fikir çok abartılı ve iddialı da sayılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki 18. yüzyıldan sonra resim sanatından farklı olarak, bugün bilinen sayıları onlarla ifade edebileceğimiz endüstriyel sanatların tamamı da bu şekilde ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Yayınlandığı Kaynak :
Yayınlandığı Dergi :
Sanal Dergi :
Makale Linki :
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort