Hit (15647) F-836

Namaz Sonrasında Müezzinin Cemaate Tesbih Çektirmesinin Hükmü

İlim Dalı : Fıkıh Konusu : Namaz,Tesbih, Zikir, Vird
Soruyu Soran : Cevaplayan : Önder Nar
Cevaplayanın Mezhebi:
Ekleyen : /2030-04-15 Güncelleyen : /2017-12-10
Soru: Es-selamu Aleykum. Mescidde namazlardan sonra bir müezzinin komut vererek cemaatinde iştirak ederek tesbih çekmesi kötü bir bidat mıdır? Ve caiz midir? Yoksa bazı İlim adamlarının tarif ettiği Bidat-ı Hasene kısmından mıdır?

el Cevab:
Asrı Saadette müezzinlerin namazlar esnasındaki rolü 
1- ezan okumak 
2- ikamet ezanı okumak ,
3- imamın getirdiği namaz tekbirlerini ve selamı tekrarlayarak imamın sesini duyamayan cemaatin imama uymasını kolaylaştırmak şeklindedir.
-Cemaatin imama uymasını kolaylaştırmak için olan bu uygulamalar Asrı Saadette vardı.
Efendimiz her namazın sonunda mutlaka 33 defa Subhanallah, 33 defa Elhamdulillah 33 defa Allahu Ekber derlerdi. Bu tesbihatın öncesinde ve sonrasında günümüzde mescidlerimiz de müezzinlerin seslendirdikleri hemen hemen bütün dualar aynı metinlerle efendimizin namaz akabindeki tesbihatlarından alınmışlardır.
Osmanlı devletinin hükmü sırasında ve daha ziyade Osmanlı devleti sınırları içerisinde namaz sonrası tesbihatta müezzinler tarafından sesli olarak yapılmaya devam edildi. Cemaatta bu tesbihatı onlarla birlikte sessizce yapıyorlardı.
Önceleri namaz tesbihatının sadece müezzin tarafından sesli olarak okunması uygulaması vardı. Sonraları özellikle cumhuriyet döneminde dini ilimlerin zayıflamasıyla hocaların sesinin kesilmesi sonucunda halk bunları Asrı Saadetten beri böyle yapılıyordu zannetmeye başladılar.
Akademik ortamlarda ve İHL lerde bu konular tekrar okunmaya başlandıktan sonra ülkemizdeki İran devrimi ve akabinde gelen selefi hareket kültürünün etkisiyle yapılan tercümeler sonrasında geleneksel İslam adı verilen halk arasında yaşayan Sünni-Hanefi -Sufi kültür eleştirilmeye başlanıldı.
Devletle sorun çıkarmamaya çalışan, siyasetten uzak durmaya çalışan, ezilmiş ve hocaları ölüp gitmiş Sünni-Hanefi-Sufi (geleneksel İslam) anlayışı bu ve benzeri konularda eleştirilir oldu.
 
Namaz sonrası yapılan bütün fiiller Asrı Saadette yapılıyordu.
Sadece müezzinler sesli olarak bu tesbihatı yapmıyor herkes mırıldarak ya da içinden bu tesbihatı yapıp gidiyorlardı. Namaz sonrası namaz kılınan mahalden hemen ayrılmayanlara orada kaldıkları müddetçe melekler rahmet duaları ve istiğfar ederler hadisleri sebebiyle Hanefiler cemaati namaz sonrası hemen mescidden ayrılmamaya teşvik ettiklerinden. Müezzinin sesli olarak tesbihatı yapmasına fetva verip cemaati de onun gibi tesbihatı yapmaya teşvik etmişlerdir. Bu amel bu yönüyle hiçbir şekilde bidat olmaz bidat içermez. Müezzinin tesbihatını bir hatırlama vesilesi yapıp cemaatte bireysel olarak bu tesbihatı içlerinden yapsalar tam olarak Asrı Saadete uymuş olacaklardır.

Yeni yetme selefiler ''Komut la tesbihat'' küçümsemesi yaparlarken edepsizlik yapmaktadırlar. Maalesef bu zayıf edepli tavır bizler tarafından da öğrencilik yıllarımızda büyük bir özenle yapılmıştır.
Tabiri caiz olursa ''Komutla namaz kılan'', imama tabi olmadığında namazın bozulacağına inanan insanlar olarak müminler, komutla zikretmeyi hangi akılla eleştiri konusu yaparlar anlaşılması zordur.
Kaldı ki komutla tesbihat yapılmamaktadır. Müezzinlerin ve cemaatin cahillikleri sebebiyle durum öyle algılanmaktadır o kadar...


Mülahaza: M. Aydın
Allah razı olsun. Fakat sizin dediğinizin aksine rivayetler var. Bunlardan biri İbn Mesud (ra)'ın bu şekilde yapanlara karşı çıkmasıdır. Darimi bunu nakletmiştir.

el Cevab: İbn Mesudun rivayetlerinin ona nisbetleri tartışılmıştır.
Bununla birlikte zamanımızda İslam aleminde ki uygulamaların da sünnetten delilleri vardır.
Ülkemizdeki amelin Hanefi fıkhı fetvaları çerçevesine çekilmesi ve o bilinçle yapılması sağlanırsa sorun önemli ölçüde hallolacaktır.
-Asrı Saadette ki amelin tıpkısının aynısı mescidlerimizde yaşatılmalı.
Ama Hanefi müctehitlerinin fetvaları doğrultusunda cemaatin bu namaz tesbihatına devam etmeleri bu konudaki teşviklerin sık sık camilerde seslendirilmesi yoluyla efendimizin yaptığı şekilde amellerin devam ettirilmesinin temini cihetine gidilmelidir.
Komutla tesbihat esasen caiz olmakla birlikte namaz tesbihatındaki komutla yapılıyormuş görüntüsü Asrı Saadette olmadığından ''orijinali ihya edilerek '' güzelleştirilmelidir.


Mülahaza: M. Aydın

وَكَالَّذِي حَكَى ابْنُ وَضَّاحٍ، عَنِ الْأَعْمَشِ، عَنْ بَعْضِ أَصْحَابِهِ، قَالَ: مَرَّ عَبْدُ اللَّهِ بِرَجُلٍ يَقُصُّ فِي الْمَسْجِدِ عَلَى أَصْحَابِهِ، وَهُوَ يَقُولُ: سَبِّحُوا عَشْرًا، وَهَلِّلُوا عَشْرًا، فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ: إِنَّكُمْ لَأَهْدَى مِنْ أَصْحَابِ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، أَوْ أَضَلُّ، بَلْ هَذِهِ - يَعْنِي أَضَلَّ -، وَفِي رِوَايَةٍ عَنْهُ: أَنْ رَجُلًا كَانَ يَجْمَعُ النَّاسَ، فَيَقُولُ: رَحِمَ اللَّهُ مَنْ قَالَ كَذَا وَكَذَا مَرَّةً سُبْحَانَ اللَّهِ، قَالَ: فَيَقُولُ الْقَوْمُ، وَيَقُولُ: رَحِمَ اللَّهُ مَنْ قَالَ كَذَا وَكَذَا مَرَّةً الْحَمْدُ لِلَّهِ، قَالَ: فَيَقُولُ الْقَوْمُ، قَالَ: فَمَرَّ بِهِمْ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْعُودٍ - رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ - فَقَالَ لَهُمْ: هُدِيتُمْ لِمَا لَمْ يُهْدَ نَبِيُّكُمْ! وَإِنَّكُمْ لِتُمْسِكُونِ بِذَنَبِ ضَلَالَةٍ. وَذُكِرَ لَهُ أَنَّ نَاسًا بِالْكُوفَةِ يُسَبِّحُونَ بِالْحَصَى فِي الْمَسْجِدِ، فَأَتَاهُمْ، وَقَدْ كَوَّمَ كُلُّ رَجُلٍ مِنْهُمْ بَيْنَ يَدَيْهِ كَوْمًا مِنْ حَصَى؛ قَالَ: فَلَمْ يَزَلْ يَحْصبهُمْ بِالْحَصَى حَتَّى أَخْرَجَهُمْ مِنَ الْمَسْجِدِ، وَيَقُولُ: لَقَدْ أَحْدَثْتُمْ بِدْعَةً وَظُلْمًا، وَقَدْ فَضَلْتُمْ أَصْحَابَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عِلْمًا، فَهَذِهِ أُمُورٌ أَخْرَجَتِ الذِّكْرَ عَنْ وَصْفِهِ الْمَشْرُوعِ. انتهى.

Şatibi diyor ki: İbn Vaddah'ın , Amaştan , onunda bazı arkadaşlarından anlattı gibi , Abdullah (b.Mesud ra) , Mescidde insanlara birşey anlatan bir adama rastladı.
Adam şöyle diyordu: 10 kere Subhanallah deyin. 10 Kere La İlahe İllallah deyin.
Bunun üzerine Abdullah b. Mesud (ra) ''Siz Muhammed (sav)'in Ashabından ya daha iyi yoldasınız ya da daha kötü yoldasınız.

Bilakis daha dalalettesiniz.
(Diğer rivayette) : Bir adam insanları toplar. Ve şöyle derdi: Allah şöyle şöyle, şu kadar Subhanallah diyen kimselere rahmet etsin. Oradakiler Subhanallah derlerdi.
Adam yine: Allah, şöyle şöyle şu kadar Elhamdulillah diyen kimselere rahmet etsin. Oradakiler de, Elhamdulillah derlerdi.
Abdullah b. Mesud (ra) onlara uğradı ve ''Peygamberinizin tutmadığı bir yoldaki şeye iletildiniz. Artık dalalet günahlarını tutun.
(Diğer rivayette): Kendisine ''Kufede bir takım insanların çakıl taşlarıyla mescidde tesbih çektikleri '' anlatılınca, kendisi oraya geldi.Orada onlardan her bir kişi önünde çakıl taşlarını kümelemişlerdi.
Bunu anlatan ravi diyor ki: Çok geçmedi, Abdullah b. Mesud onları şöyle diyerek Mescidden çıkardı.''Bidat ve Zulm çıkardınız. Muhammed (sav)'in ashabından ilim olarak üstün (mü geldiniz?)
Ardından Şatibi diyorki: İşte bu, zikri meşru vasfından çıkaran işlerdir.
[Şatibi,El-İtisam,sy.504]
Ayrıca İbn Mes'udun henüz vermediğim sizin de bildiğiniz Darimi'deki meşhur rivayeti Taberani hasen bir isnad ile rivayet etmiştir.

 
el Cevab: M Aydın
Yazdıklarınızın özeti şudur;
(1-Cemaatle zikir yapmak; tesbih, küçük taşlar, düğümlü ip vs aletlerle zikir adedini saymak, bid'attır.
2-Abdullah b Mes'ud (ra) camide toplanıp bunları yapanları azarlayıp camiden kovmuş onları bid'atçılıkla vasfetmiştir.
3-Usul alimlerinin büyüklerinden eş Şatıbı zikri meşru vasfından çıkaran işler arasında bunları saymıştır.)

C1)- Cemaatle zikir sünnettir.
Ve Sahabe-i Kiram'dan cemaatle zikir halkalarında bulundukları rivayet edilmiştir.
-''Efendimiz sahabesinden bir halkanın yanına gittiler. Ne gayeyle böyle toplandınız diye sordular. Onlar da Allah'ı zikrediyor, Allah'a hamd ediyoruz dediler... Efendimiz (sas)de; Cebrail as sizin halkanız hakkında bana gelip yüce Allah'ın sizinle meleklerine iftihar ettiğini haber verdi''[1], buyurdular.

إنه صلى الله عليه وسلم خرج على حلقة من أصحابه، فقال: " ما أجلسكم"؟ قالوا: جلسنا نذكر الله ونحمده على ما هدانا للإسلام ومنَّ به علينا….إلى أن قال: " أتاني جبريل فأخبرني أن الله يباهي بكم الملائكة".

-Efendimiz (sav); ''bir topluluk Allah'ı zikretmek için bir araya geldiklerinde melekler üzerlerine rahmet kanatlarını gererler, Allah'ın rahmeti onları kuşatır, Üzerlerine sekinet (iman huzuru ) iner ve bu mecliste bulunanların adları Allah katında anılır''[2] buyurmuşlardır.

"ما اجتمع قوم يذكرون الله إلا حفتهم الملائكة، وتغشتهم الرحمة، ونزلت عليهم السكينة، وذكرهم الله فيمن عنده…"

Cemaatle zikir için bir araya gelmek bidat değildir ve dalalette değildir. Yukarıdaki hadisi şerifler buna açıkça delildir. 

Not:
Abdullah b. Mes'ud (ra)ın bunları bilmemesi söz konusu olamayacağına göre onun cemaatle zikri, tesbih ya da taş kullanarak zikretmeyi bidat ve dalalet sayması da söz konusu olmamalıdır.

-Abdullah b Amr b As (ra) dan:
''Efendimiz (sas) elleriyle tesbihatını saymıştır''[3].

Not: Buna göre tesbihatın sayılması da elle sayılması da mahzurlu fiil değildir. Belirli bir adette zikir yapılması da yine bidatla alakası olmayan mubah bir fiildir.

فعن عبد الله بن عمرو بن العاصي رضي الله عنهما قال: رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم يعقد التسبيح

--Efendimiz (sav) sahabeden küçük taşları tesbihatını saymak için kullananları görmüş, ama bunu yapmayın dememiştir. 

عن سعد بن أبي وقاص أنه دخل مع رسول الله صلى الله عليه وسلم على امرأة وبين يديها نوى أو حصى تسبح به، فقال: " أخبرك بما هو أيسر عليك من هذا وأفضل: سبحان الله عدد ما خلق في السماء، وسبحان الله عدد ما خلق في الأرض…"

Bkz.[4]

-Efendimizin eşlerinden bazıları; sahabeden Ebu Hureyre (ra)ın küçük taşları kullanarak Allah'ı zikrettikleri sabittir.

Safiyye validemiz önünde 4000 adet taş var iken ve bunlarla tesbihatını sayarken efendimiz yanına gelmiş onu görmüş ve ona Allah katında makbul vird söylemiş, (ama dikkat edilsin) ona böyle yapmamasını ihtar etmemiştir. Bir mahzuru olsaydı efendimizin bu konuda Safiyye validemiz uyarması gerekirdi.

دخل عليَّ رسول الله صلى الله عليه وسلم وبين يدي أربعة آلاف نواة أسبح بها، فقال: " لقد سبحت بهذا! ألا أعلمك بأكثر مما سبحت به؟ فقالت: علمني. فقال :" قولي سبحان الله عدد خلقه"

Bkz.[5]

--Sa'd b Ebi Vakkas (ra)dan:
''Efendimizle beraber bir kadının yanına gittik. Kadının önünde zikir adedini saymakta kullandığı taşlar vardı. Efendimiz ona, bu yaptığından daha kolay bir yöntem sana öğreteyim ister misin dedi ve ........''

عن سعد بن أبي وقاص رضي الله عنه : (أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى امْرَأَةٍ وَبَيْنَ يَدَيْهَا نَوًى - أَوْ قَالَ حَصًى - تُسَبِّحُ بِهِ ، فَقَالَ : أَلَا أُخْبِرُكِ بِمَا هُوَ أَيْسَرُ عَلَيْكِ مِنْ هَذَا أَوْ أَفْضَلُ ؟ سُبْحَانَ اللَّهِ عَدَدَ مَا خَلَقَ فِي السَّمَاءِ ، وَسُبْحَانَ اللَّهِ عَدَدَ مَا خَلَقَ فِي الْأَرْضِ ، وَسُبْحَانَ اللَّهِ عَدَدَ مَا بَيْنَ ذَلِكَ ، وَسُبْحَانَ اللَّهِ عَدَدَ مَا هُوَ خَالِقٌ ، وَاللَّهُ أَكْبَرُ مِثْلَ ذَلِكَ ، وَالْحَمْدُ لِلَّهِ مِثْلَ ذَلِكَ ، وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ مِثْلَ ذَلِكَ

Bu da bu fiilin takriri sünnet oluşunu isbat eder.

Yukarda kaynaklarıyla naklettiğimiz rivayetler taşlarla ve belirli sayılarda tesbihatta bulunmanın bunlara devam etmenin bidatla alakası olmadığına; bu fiillerin meşru hatta sünnet olduğuna, delil teşkil ederler. Ve Abdullah b Mesud (ra) dan yapılan bu naklin içeriği itibarıyla hadis rivayetleriyle çeliştiğine işaret ederler.

C2)-- Abdullah b Mes'ud (ra), ''camide toplanıp toplu zikir halkası oluşturup taşlarla zikredenleri azarlayıp camiden kovmuş onları bidatçılıkla vasfetmiştir''. Şeklindeki rivayetin senedi sorunludur.
-et Tabarani,el Mu'cem el Kebir, ( IX.166. hno:8630 ) inde bu rivayeti nakletmişse de, senedinde İshak b İbrahim ed Duburi vardır.

قال الطبراني حدثنا إسحاق بن إبراهيم الدبري عن عبد الرزاق عن جعفر بن سليمان أنا عطاء بن السائب لا أعلمه إلا عن أبي البختري قال بلغ عبد الله بن مسعود :

أن قوما يقعدون من المغرب إلى العشاء يسبحون يقولون: قولوا كذا، وقولوا: كذا قال عبد الله: إن قعدوا فآذنوني، فلما جلسوا أتوه، فانطلق فدخل معهم فجلس وعليه برنس، فأخذوا في تسبيحهم فحسر عبد الله عن رأسه البرنس وقال: أنا عبد الله بن مسعود. فسكت القوم فقال: لقد جئتم ببدعة وظلماء، أو لقد فضلتم أصحاب محمد صلى الله عليه وآله وسلم علما، فقال رجل من بني تميم: ما جئنا ببدعة ظلماء ولا فضلنا أصحاب محمد صلى الله عليه وآله وسلم علما. فقال عمرو بن عتبة بن فرقد أستغفر الله يا بن مسعود وأتوب إليه فأمرهم أن يتفرقوا. قال ورأى بن مسعود حلقتين في مسجد الكوفة فقام منهما: فقال أيتكما كانت قبل صاحبتها. قالت إحداهما: نحن فقال للأخرى: قوما إليها فجعلهم واحدة.

İbn Hacer el Askalani bu rivayet hakkında şu tesbiti yapmıştır;
''ed Duburi’nin Abdurrezzaktan bütün nakilleri (Duburi'nin Abdurrezzak'ın hafızası bozulduktan sonra ondan hadis almış olması sebebiyle) sıkıntılıdır, sorunludur. Bu sebeple ibn Mes'ud'dan yaptığı rivayete itibar edilmez.'' Bkz.[6]

Yukarıdaki seneddeki bir diğer ravi olan, Ca'fer b. Süleyman ed Dab'i de de sıkıntı vardır. O da Ata b. Saib 'den (Ata'nın aklı karıştıktan sonra) hadis almıştır. Bu sebeple bu, senette ikinci bir sıkıntı daha oluşmuştur. Bkz.[7]

Bu illetler sebebiyle Tabarani'nin bu nakline sahihtir denilemez.
Bu rivayete dayanarak cemaatle zikir, mescitlerde cemaatle zikretmek, taşlar kullanarak zikir adedini saymak bidattir denilemez.

C3)- Usul alimlerinin büyüklerinden eş Şatıbı, zikri meşru vasfından çıkaran işler arasında bunları saymıştır) sözünde de sıkıntı vardır.

eş Şatıbi' nin ifadelerinin Arapçası şu şekildedir.

أما بالعادة فكالجهر والاجتماع في الذكر المشهور بين متصوفة الزمان فإن بينه وبين الذكر المشروع بونا بعيدا إذ هما كالمتضادين عادة وكالذى حكى ابن وضاح عن الاعمش عن بعض أصحابه قال مر عبد الله برجل يقص في المسجد على اصحابه وهو يقول سبحوا عشرا وهللوا عشرا فقال عبد الله إنكم لأهدى من اصحاب محمد ( صلى الله عليه وسلم ) أو اضل بل هذه يعنى أضل وفي رواية عنه أن رجلا كان يجمع الناس فيقول رحم الله من قال كذا وكذا مرة سبحان الله - قال - فيقول القوم ويقول رحم الله من قال كذا وكذا مرة الحمد لله - قال - فيقول القوم - قال - فمر بهم عبد الله بن مسعود رضى الله عنه فقال لهم هديتم لما لم يهد نبيكم وإنكم لتمسكون بذنب ضلالة

وذكر له أن ناسا بالكوفة يسبحون بالحصى في المسجد فأتاهم وقد كوم كل رجل منهم بين يديه كوما من حصى - قال - فلم يزل يحصبهم بالحصى حتى أخرجهم من المسجد ويقول لقد أحدثتم بدعة وظلما

Bkz.[8]

Şatıbı nin kaynak gösterdiği ve İbnu'l- Vaddah' tan naklettiği rivayetin senedi sorunludur.
İbnu'l -Vaddah, el Bida' isimli eserinin 1. cildini 38. sayfasından itibaren eş Şatıbı'nin sözlerine delil gösterdiği İbn Mesud ra 'a nisbet edilen sözleri nakletmiştir.
Bunlardan 1.cilt 38. sayfada 16 nolu rivayetin senedi aşağıdaki gibidir.

نا أَسَدٌ , عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ رَجَاءٍ , عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ , عَنْ يَسَارٍ أَبِي الْحَكَمِ , أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ حُدِّثَ أَنَّ أُنَاسًا بِالْكُوفَةِ يُسَبِّحُونَ بِالْحَصَا فِي الْمَسْجِدِ , فَأَتَاهُمْ , وَقَدْ كَوَّمَ كُلُّ رَجُلٍ مِنْهُمْ بَيْنَ يَدَيْهِ كَوْمَةَ حَصًا , قَالَ: فَلَمْ يَزَلْ يَحْصِبُهُمْ بِالْحَصَا حَتَّى أَخْرَجَهُمْ مِنَ الْمَسْجِدِ , وَيَقُولُ: «لَقَدْ أَحْدَثْتُمْ بِدْعَةً ظُلْمًا , أَوْ قَدْ فَضَلْتُمْ أَصْحَابَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عِلْمًا»

Bu rivayetin senedindeki... Yesar Ebi'l-Hakem, şeklinde adı yazılan ravinin isminin doğrusu سيار أبي الحكم - Seyyar Ebi'l Hakem'dir. Bu ravi Abdullah b Mesud' (ra)a yetişmemiştir.

-Bunlardan 1.cilt 40. sayfada 21 nolu rivayetin senedi aşağıdaki gibidir.

أنا أسد عن جرير بن حازم عن الصلت بن بهرام قال : مر ابن مسعود بامرأة معها تسبيح تسبح به فقطعه وألقاه ، ثم مر برجل يسبح بحصى فضربه برجله، ثم قال : لقد سبقتم، ركبتم بدعة ظلماً، أو لقد غلبتم أصحاب محمد صلى الله عليه وآله وسلم علماً
 

Salt b. Behram, Abdullah b. Mes'ud' (ra) a yetişmemiştir. Salt Tebeu't-tabiindendir. Hiçbir sahabiye yetişmemiştir. Bkz.[9]

--Eban b. Ebi Ayyaş yoluyla naklettiği rivayet de illetlidir.

 
حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ وَضَّاحٍ قَالَ نَا زُهَيْرُ بْنُ عَبَّادٍ , عَنْ يَزِيدَ بْنِ عَطَاءٍ , عَنْ أَبَانَ بْنِ أَبِي عَيَّاشٍ قَالَ: " سَأَلْتُ الْحَسَنَ عَنِ النِّظَامِ مِنَ الْخَرَزِ وَالنَّوَى وَنَحْوَ ذَلِكَ , يُسَبَّحُ بِهِ؟ فَقَالَ: «لَمْ يَفْعَلْ ذَلِكَ أَحَدٌ مِنْ نِسَاءِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ , وَلَا الْمُهَاجِرَاتُ»

Bkz.[10]

Eban , yalancılıkla muttehemdir. Bkz.[11]

--- İbrahim b Muhammed kanalıyla İbn Mesud’dan rivayeti de illetlidir.

حَدَّثَنِي إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُحَمَّدٍ , عَنْ حَرْمَلَةَ , عَنِ ابْنِ وَهْبٍ قَالَ: حَدَّثَنِي ابْنُ سَمْعَانَ قَالَ: بَلَغَنَا عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ أَنَّهُ رَأَى أُنَاسًا يُسَبِّحُونَ بِالْحَصَا , فَقَالَ: «عَلَى اللَّهِ تُحْصُونَ , لَقَدْ سَبَقْتُمْ أَصْحَابَ مُحَمَّدٍ عِلْمًا , أَوْ لَقَدْ أَحْدَثْتُمْ بِدْعَةً ظُلْمًا 

Bkz.[12]

Bu senetde ki Abdullah b Ziyad b Sem'an da yalancılıkla muttehemdir. Bkz.[13]

eş Şatıbı 'nin cemaatle zikirle alakalı dayanağı olan İbn Vaddah' ın rivayetlerinin durumu budur. Buna göre bu rivayetler üzerine bina edilen kanaatlerde hatalı duruma düşecektir.

Önemli bir delilmiş gibi değerlendirdiğiniz ed Darimi' nin es Sünen' inde naklettiği rivayet in metni şudur;

أخبرنا الحكم بن المبارك أنا عمر بن يحيى قال سمعت أبي يحدث عن أبيه قال: كنا نجلس على باب عبد الله بن مسعود قبل صلاة الغداة فإذا خرج مشينا معه إلى المسجد فجاءنا أبو موسى الأشعري فقال أَخَرَجَ إليكم أبو عبد الرحمن بعد ؟ قلنا: لا. فجلس معنا حتى خرج فلما خرج قمنا إليه جميعا فقال له أبو موسى يا أبا عبد الرحمن إني رأيت في المسجد أنفا أمرا أنكرته، ولم أر والحمد لله إلا خيراً، قال: فما هو. فقال: إن عشت فستراه، قال رأيت في المسجد قوماً حلقاً جلوساً ينتظرون الصلاة، في كل حلقة رجل، وفي أيديهم حصا، فيقول: كبروا مائة، فيكبرون مائةً، فيقول: هللوا مائة فيهللون مائة. ويقول: سبحوا مائة فيسبحون مائة. قال: فماذا قلت لهم ؟ قال: ما قلت لهم شيئا انتظار رأيك، أو انتظار أمرك. قال أفلا أمرتهم ان يعدوا سيئاتهم، وضمنْتُ لهم أن لا يضيع من حسناتهم، ثم مضى ومضينا معه، حتى أتى حلقة من تلك الحلق، فوقف عليهم، فقال: ما هذا الذي أراكم تصنعون. قالوا: يا عبد الله حصا نعد به التكبير والتهليل والتسبيح، قال: فعدوا سيئاتكم، فأنا ضامن أن لا يضيع من حسناتكم شيءٌ، ويحكم يا أمة محمد، ما أسرع هلكتكم، هؤلاء صحابة نبيكم صلى الله عليه وآله وسلم متوافرون وهذه ثيابه لم تبل، وأنيته لم تكسر، والذي نفسي بيده، إنكم لعلي ملة هي أهدي من ملة محمدٍ أو مفتتحوا باب ضلالة، قالوا: والله يا أبا عبد الرحمن ما أردنا إلا الخير. قال: وكم من مريد للخير لن يصيبه، إن رسول الله صلى الله عليه وآله وسلم حدثنا أن قوما يقرؤون القرآن لا يجاوز تراقيهم، وأيم الله ما أدري لعل أكثرهم منكم، ثم تولى عنهم، فقال عمرو بن سلمة: رأينا عامة أولئك الحلق يطاعنونا يوم النهروان مع الخوارج.


Senette ''Amr b. Yahya'' şeklinde geçen ravi Amr b. Yahya b. Amr b. Seleme' dir.
Emirul müminin Yahya b. Main bu ravi hakkında razı olunacak biri değildir. (lem yekun bi mardiyy). Hadisine itibar edilmez (leyse hadisuhu bi şeyy) demiştir.Bkz.[14]
Bu rivayetin nakilcilerinden Hakem b. Mubarek' te hakkında farklı kanaatler izhar edilmiş bir ravidir.

Not: Rivayetin içeriğinde ki bilgilere bakılırsa İbn Mes'ud ra' ın eleştirdiği iddia edilen bu halkaların müdavimleri haricilerdir. Ya da haricilerle hareket etmişlerdir. Buna da işaret etmekte fayda mülahaza ediyorum.

Netice itibarıyla;
Cemaatle zikir sünnette aslı olan, bir fiildir. Küçük taşlarla zikrederken zikrin sayısını tesbit etmek caizdir ve sahabenin bir çoğundan nakledilmiştir.
Efendimiz zikrin adedinin taşlarla sayıldığını görmüş, ama ''yapmayın'' dememiş bu suretle de onaylamıştır.

Bütün bunlar da ihtilaf olmadığına göre Abdullah b Mes'ud' (ra)ın mescidde taşlarla zikirlerini sayanları gördüğünde onlara itiraz etmesi ve bidatçılıkla onları itham etmesi düşünülemez.

İmam Şatıbı İbn Vaddah'ın nakillerini kontrol etmeden nakledip, cemaatle zikrin ve taşlarla zikrin bid'at olmasına şahit göstermekle hata etmiştir.

Genel olarak bidatle ve bidatçilikle alakalı söyledikleri doğru olmakla birlikte İbn Vaddah'ın bu nakillerine dayanarak İbn mes'ud (ra) a yaptığı nisbet hatalı olmuştur.

Hanefi Fakihlerinden İbn Nuceym (el Bahru'r -raik II.31) de ve İbn Abidin Haşiye '(Haşiye Ala Şerhi'l Haskafi, I.650 ) sinde tesbih kullanarak zikr edilmesinde (ilgili rivayetlere nazaran) bir beis olmadığına fetva vermişlerdir.

Sufilere hücumlarıyla bilinen İbn Teymiyye bile taşlarla vs aletlerle Allah'ın zikredilmesinin güzel bir fiil olduğunu söylemiştir.

وعد التسبيح بالأصابع سنة

وأما عده بالنوى والحصى ونحو ذلك فحسن،

وكان من الصحابة رضي الله عنهم من يفعل ذلك، وقد رأى النبي صلى الله عليه وسلم أم المؤمنين تسبح بالحصى، وأقرها على ذلك.

وروي أن أبا هريرة كان يسبح به. وأما التسبيح بما يجعل في نظام الخرز ونحوه، فمن الناس من كرهه، ومنهم من لم يكرهه، وإذا أحسنت فيه النية فهو حسن غير مكروه، وأما اتخاذه من غير حاجة، أو إظهاره للناس مثل: تعليقه في العنق، أو جعله كالسوار في اليد، أو نحو ذلك، فهذا إما رياء للناس، أو مظنة المراءاة ومشابهة المرائين من غير حاجة، والأول محرم، والثاني أقل أحواله الكراهة

Bkz.[15]

Mülahaza: Mehmet Aydın
Allah razı olsun. Konumuz ellerle mi, tesbihle mi zikir edilir değildir. Namazlardan sonra topluca ve komutla zikir çekmektir. Namazlardan sonra komutla tesbih çekmeyi nehyeden 1-2 rivayet yoktur. 7-8 belki daha fazla rivayet vardır. Bu rivayetlerden 1'i bile hasen yada sahih ise bu konuda delil alınabilir. Rivayetlerden bazılarının ravilerinin tümü sikadır.

Hanefî mezhebinin Hadis delillerinin zikredildiği en hacimli kitap olan “İ’lâu’s-Sünen”de şöyle deniliyor: “Hint diyarının bazı bölgelerinde bulunan bid’atçilerden bir gruba Allah merhamet eylesin ki (…) devamlı surette imam (…) sesli bir şekilde ikinci kere dua ediyor, cemaat de “amin” diyor. Bunu, hiç bırakmamacasına devamlı bir şekilde yapıyorlar. Öyle ki avamdan bazı kimseler, sünnet ve nafile namazlardan sonra imam ve cemaatin topluca dua etmesinin zaruri ve vacip olduğuna inanıyor. (…) Hatta mescit mütevellileri, görevli imamı, sünnet ve nafilelerden sonra yapılan bu duayı tervice ve devamlı surette yapmaya zorluyor! (…)
 “Allah’a yemin ederim ki bu, Din’de sonradan ihdas edilmiş bir uygulamadır. (…) Hz. Peygamber (s.a.v)’in, (sünnet ve nafileleri evde kıldıktan sonra), arkasından dua etmek için mescide döndüğü, herhangi bir hadiste sabit olmuş değildir. (…)

“Ne bu rivayetlerde, ne de başkalarında Hz. Peygamber (s.a.v)’in, mescitte nafile namaz kıldıktan sonra cemaatle birlikte dua ettiği nakledilmiştir. (…)

“Bütün bu rivayetlerde, imama uyan kimsenin, imam namazı bitirdikten ve teslimeden sonra ayrılıp işine/hacetine gitmesinin cevazına delalet vardır. Sünnet ve nafilelerden sonra duanın zorunlu kılınması, bu cevazı tağyir ve hem imamı hem de cemaati sebepsiz yere sıkıştırma anlamına gelir. (…)

“Şu halde onun (eş-Şürünbülâlî’nin) sözünün anlamı şudur: Müslümanlar’ın, farz namazlardan sonra okunması me’sur olan evradı, her biri kendi başına olmak üzere okuması ve her birinin, kendisi ve Müslümanlar için dua etmesi gerekir…”

el Cevab: Mehmet Aydın
Bu grupta üslup olarak imkan derecesinde her kültür seviyesindeki Müslüman bireylere hitap edecek şekilde hitap etmeye çalışıyoruz.
Sorularınız ve akabinde yaptığınız taliklerden ilim ehlinden olduğunuz mülahaza ediliyor. Grubumuzun cevaplama kapasitesini taşacak ya da cevap verirken benim taşırmamı gerektirecek durumda beni bırakmamaya çalışın.

Grupta emri bil maruf değil nehyi anil münker değil sadece sorulan soruların cevaplarını veriyoruz. Emri bil maruf ve özellikle nehyi anil münker sorulara cevap verme fiilinden daha büyük sorumluluk olduğundan kaçınmaya çalışıyorum.

Zaten onun için yaratılmış çok sayıda Müslüman var.

Namazlardan sonra yapılan tesbihatta esas olan Asrı Saadetteki uygulamadır. Günümüzdeki ilkemizde yaygın olan fiili durum hadis ve fıkıh meclislerinin yaygınlaşmasıyla birlikte kendiliğinden normaline dönecek bir durumdur, diye düşünüyorum.

İnsanlara nafileleri gidin evinizde kılın böylesi sünnete daha uygundur demek elbette mümkün. Ama nafile mescid de kılınmaz diye de bir yasak olmadığından günümüzdeki sosyal hayat şartlarında eve bırakılacak nafile namaz o namazın kılınmaması manasına gelecektir.

Namazların ilk ve son sünnetlerinin mescidler de kılınması bidatte değildir. Evlerde kılınması sadece evlerinizde de namazlarınızı kılın (sünnetlerini) evlerinizi kabirlere döndürmeyin '' rivayeti mescidler de kılmayı yasaklamamaktadır.

Ülkemizde sünnetleri illa da mescitlerde kılın diyen yoktur. Hindistan da varsa o dönem ve şartlarına göre olmuş bir uygulama olmalıdır.

-Namazlardan sonra dua edilmesi, kuran okunması gibi amellerin dini naslarda asılları olduğundan efendimiz namazlardan sonra böyle yapıyordu noktasına getirmeden bunları sürekli yapmakta bir beis yoktur.

Efendimizin döneminde farzlar nafileler belirlendi ve o dönem vefatıyla birlikte sona erdi. Sonraki dönemde ki tek sorun devam edilen salih amellerin bilinçli olarak ve Asrı Saadetteki mecrasından çıkarılamaması gereğidir.

 



[1] Bk.Muslim, es Sahih h no: 4875; et Trmizi es sünen h no: 3379; İbn Ebi Şeybe , el Musannef, h no: 28894; Ahmed b Hanbel, el Musned h no: 16488;
[2] Muslim, es Sahih h no: 4874; et Tirmizi es Sünen, h no: 3325; İbn Mace, es Sünen, h no: 3789; Abdullah b Mubarek, el Musned h no: 45
[3] Ebu Davud, es Sünen h no: 1502,5065; et Tirmizi es Sünen h no: 3410,3411; İbn Mace, es Sünen h no: 926; Ahmed b Hanbel, el Musned II.205
[4] Ebu Davud, es Sünen h no: 1284; el Beğavi, Şerhu's Sünne, h no: 1264; el Beyhaki, Şuabu'l iman h no: 575; ed Devraki, Müsned Sa'd b Ebi vakkas h no: 75;
[5] et Tirmizi, es Sünen, h no: 3554
[6] es Sehavi, Fethu'l Muğis, III.377 vd.
[7] ez Zehebi, el Kevakib en Neyyirat s. 61 vd.
[8] eş Şatıbi,el İ'tisam , II.29 .
[9] İbn Hacer el Askalani,et Tehzib IV.432 vd.
[10] İbnul Vaddah ,el Bida' I.41 h no 23
[11] İbn Ebi Hatim , el Cerh ve't -tadil I.134 vd.
[12] İbnul Vaddah, el Bida' I.39 h no 17
[13] İbn Ebi Hatim, el Cerh ve't -tadil , V.60
[14] İbnul Cevzi, Kitab ed Duafa ve'l Metrukin, II.233
[15] İbn Teymiyye, Mecmuu'l-feteva XXII.506

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort