Hit (5536) F-425

İmamı Azamın Hocası Hammadın Mezhebi,Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı,Fıkıh Kitapları Nasıl Tedvin Edildiler, Belirli Müctehidlerin Mezheplerinin Yaygınlaşması Ve Diğerlerinin Mezheplerinin Kaybolması Süreci Nasıl Gerçekleşti

İlim Dalı : Fıkıh Konusu : Mezhepler
Soruyu Soran : Cevaplayan : Önder Nar
Cevaplayanın Mezhebi:
Ekleyen : /2008-05-15 Güncelleyen : /0000-00-00

İmamı Azamın Hocası Hammadın Mezhebi Nedir, Mezheplerin Dindeki Yeri Nedir, Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı, Fıkıh Kitapları Nasıl Tedvin Edildiler, Belirli Müctehidlerin Mezheplerinin Yaygınlaşması Ve Diğerlerinin Mezheplerinin Kaybolması Süreci Nasıl Gerçekleşti, Mezheplere Bağlılık Sorunu Ve Bir Mezhebe Bağlı Kalınması Tavsiyesinin Ortaya Çıkışı Nasıl Oldu, İlim Talep Edenlerin Mezheplerle Amel Etmeleri Nasıl Olmalıdır, İctihad Ehliyeti Kazanmak İle Müctehid Sıfatını Kazanmak Arasındaki Fark Nedir, Bir İlim Adamına Fetva Sormanın Hükmü Nedir

Soru: İmam-ı Azamın Hocası Hammad hangi mezheptendir ya da şöyle soralım İmamı Azamın çocukluğu döneminde yaşayan Müslümanlar mezhebe göre mi amel ettiler ki bugün bir Mezhebe dahil olmayanlar Mezhepsiz şeklinde bir ithama muhatap olmaktadır... Mezhebe tabi olmak İslamın 5 şartından biri midir ya da 54 Farzdan biri midir?

el Cevab:
1-Mezheplerin Dindeki Yeri Nedir.
Bilmeyenlerin bilenlere sorması gerektiğini emreden ayeti kerime ve sahabenin Allah Rasulüne sormaları, Peygamberimiz sonrası dönemde de sahabenin alimlerine soru sorularak verdikleri cevaplarla amel edilmesidir.
Mezhep nelerden oluşur?
Mezhep kitap ve sünnette bildirilen ameli emir ve nehiylerin konularına göre kolay anlaşılır hüküm cümlelerimden oluşur. Bu hemen hemen bütün mezheplerde aynıdır. Kuranın ve sünnetin emirlerinin delalet ettiği hükümlerdir.
-Bir de kuran da ve sünnette açıkça hükmü belirtilmemiş olan konulara müctehidlerin verdikleri cevaplar -ki bunlara fetva denir- vardır. Mezhepler işte bu cevaplardan oluşur.
-Bu cevaplar Kuran-ı Kerimi ve sünneti iyi bilen alimlerin cevaplarıdır.
-Müctehid bir konuda soru sorulduğunda soru sorulan konudaki bütün kuran ayetlerini ve sünnet naslarını göz önünde bulundurarak bir bir araştırma yapar ve neticesini söyler. Yapılan araştırmaya ''ictihad'' bunun neticesindeki yapın ya da yapmayın tarzındaki neticeye de ''fetva' diyoruz.

2-Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı - Fıkıh Kitapları Nasıl Tedvin Edildi:
Peygamberimizden sonraki dönemde İslamın yaygın olduğu alanlar genişleyip karşılaşılan sorunlar ve o sorunların türevi sayılabilecek meseleler artınca 2. Nesil( tabiun) 3. Nesil (tebeut tabiin) dönemi ilim adamları her sorulan soruyu ve verdikleri cevapları kendileri ya da öğrencileri vasıtasıyla defterlerde toplamaya başladılar. Kuran tefsiri yapılan her ders meclisi sünnetten hüküm çıkarılan her hadis meclisinde sorulan sorular bu şekilde kaydedilmeye başlandı. Böylece ilk tefsir kitapları, hadis mecmuaları ve ilmihal fetva defterleri oluştu.
İmam Ebu Hanife Küfe de bu işi daha sistemli hale getirdi. Fıkıh ders halkasına devam eden öğrencilerinin arasından, 10-15 kişiye dersleri ve soruları kaydetme görevi verdi. Bu kayıtlar yapılırken her dini konuya bir defter açtılar. Ve bu suretle temizlik, namaz, oruç, zekat, hacc vs gibi fıkhın ana konuları üzerine verdikleri fetvalar derlenmiş oldu. Günümüzdeki fıkıh kitaplarındaki sıralama imam Ebu Hanifenin meclisinin sıralamasıdır.
Kendisinin seviyesine yakın ilim düzeyinde 40-45 kadar elit hocayı meclisine çekmeyi basardı ve 800-1000 kadar ilim adamının katıldığı bir fıkıh konseyi oluşturdu. Bu konseyde meclise gelen sorular kritik edilip kayıt altına alındı bu yıllarca sürdü. Bu kayıtlar fıkıh ilminin ana konularına ve alt konularına ayrılması suretiyle yine Ebu Hanife tarafından sistematize edildi. Bu ''sistematik fıkıh'', delil kritiğini de yaparak soruyu cevapladığından hem ilim ehli hem de halk arasında çok tutuldu benimsendi.
Diğer basit ilim meclisleri ve sistematik çalışmayan ve kayda geçirilmeyen fetva defterleri ihmal edilir oldu. Ebu Hanife’nin bu yeni tarzı ve fetva defterleri şeklindeki ''fıkıh kitapları'' bütün İslam aleminde hızla yayılmaya başladı.
Maliki mezhebi mensupları ve Şafii mezhebi mensupları da bu metodla fetvalarını tertip edip kitaplaştırdılar.
İmam Şafii imam Ebu Hanife’nin öğrencilerinden Muhammed eş Şeybani’den bu sitille ders okudu ve mısıra intikal edip araştırmalarını bu sitille tekrar kitaplaştırdı. Onun mezhebi de bu sayede mısır ve civarında yaygınlaştı.
İmam Malik İmam Ebu Hanife’nin akranlarındandı. O da hicaz bölgesinde bu sistematiğin benzerini yaptı daha sonra da öğrencileri sistemini devam ettirdiler.
Hanbelilik ise aslında bir mezhep kabul edilmezdi. Mezhebin kurucusu kabul edilen Ahmed b. Hanbel bir hadis nakilcisiydi. Ve hakkında ayet ya da hadis bulunmayan konularda fetva vermezdi. İza sahhal hadisu fe huve mezhebi lafı ona aittir. Bununla bir konuda hadis varsa o konu sorulduğunda hadisi okurum bu fetva olur. Hadis yoksa susarım manasını kasdediyordu.
İşte bu sebeple, kendisinden birkaç yüzyıl sonra yaşayan İbn Kudame gelinceye ve Ahmed b. Hanbel’in fetvalarının tedvin edinceye kadar Hanbelilik bir fıkıh mezhebi olarak kabul edilmemiştir.

3- Mezheplilik Ve Mezhepsizlik Probleminin Ortaya Çıkışı:
Ahmed b. Hanbel’in iza sahhal hadisu fe huve mezhebi, sözü ne bağlı kalan hadisçiler, hadis rivayet etme ilmini devam ettirirken bu hadis zayıftır bu hadis sahihtir şeklindeki hadisin hakkındaki hüküm verme işlemini de devam ettiriyorlardı. Hadis rivayetinin senedini ve metnini inceleyen her bir muhaddis bu konuda hüküm de veriyordu. Müteşeddid olanlar orta yolu takip edenler ve mütesahil olanlar grubundan olan muhaddisler hadisler hakkında hüküm vermeye devam ettiler. Tabii bu birine göre sahih olan rivayetin diğerine göre zayıf olmasını da beraberinde getiriyordu. Hangi hadis sahihse onunla amel ederiz anlayışıyla fetva veren her muhaddis bir konuda onlarca farklı hadise dayandırılan fetvayı beraberinde getirdi.
-Mezheplerin fıkıh kitaplarına kaydettikleri fetvalar ve onların dayanağı olan hadisleri eleştiren muhaddisler mezhepleri kitap ve sünnete aykırı fetva vermekle ve asrı saadette olmayan bir şeyi ''fetvayı fıkıh kitaplarından alma''yı eleştirdiler. Bunu bidat ve dalalet olarak nitelediler. Bu çerçevede bir mezhebin fetvasına uyanları taassup ve mezhepçilik yapmakla itham ettiler.
Bir konuda yaşayan ya da vefat etmiş bir müctehidin fetvasına uymak ittifakla caiz iken, o müctehidin öğrencisi kanalıyla verdiği fetvayı öğrenip onunla amel etmenin mezhep taasubu olarak nitelenmesi ''mukaberedir''. Yani bir sözün doğru olan manasını görmesine rağmen o sözün doğruluğunu kabul etmeyip yanlış olduğunu iddia etmektir.
Mesele ictihad etme durumunda olmayan bir Müslümanla ictihad durumunda olan Müslümanın aynı kefeye konmasından ortaya çıkmaktadır.
Bir hadise sahihtir demek ya da zayıftır demek ictihaddır. Bunu diyebilen insan zaten kendi fetvasıyla amel etmek durumundadır. İmam el Buhari’nin es Sahihi en sahih ve güvenilir hadis kitabıdır diyenlerin sözü incelenirse durum anlaşılacaktır.
Buhari es Sahih isimli eserini kendisine ulaşan rivayetlerin arasından sened ve metin açısından en güçlü gördüklerini seçerek oluşturmuştur. Buhari’nin hadisleri sahihdir ya da zayıftır diye ayırması onun ictihadıdır. Ama insanlar madem en sahih hadisler onda var, o halde ondaki hadislerle amel edilmesi gerekir diye algılayıp mezhep düşmanlığına kadar işi vardırmışlardır.
İşte mezheplilik ve mezhepsizlik bu tür bir anlayışın sebebiyle gün yüzüne çıkmış bilgisizlikten ve değerlendirme zafiyetinden kaynaklanan bir sorundur.

4-Belirli Müctehidlerin Mezheplerinin Yaygınlaşması Ve Diğerlerinin Mezheplerinin Kaybolması Süreci:
İlim meclislerinde sorulan sorulara ilim meclisinin hocalarının verdikleri cevaplar ve bu cevaplara delil gösterdikleri kuran ve sünnet naslarını içeren kitaplar ilim dünyasında yaygınlaşınca, İlim okuyanlar kuran ve sünnet metinlerinin eğitim ve öğretiminin yanı sıra bu kitaplarda işlenen konuları da okumayı önemser oldular. Çünkü bu kitaplar kendi dönemlerinin en önde gelen hocalarının ictihada gerek duyulan konulardaki fetvalarını ve bu fetvaların delillerini içeriyordu.
Mezhepler o döneme kadar ilim meclislerinde sorulan sorulara verilen cevapların yerini alınca ve tedvin edilmiş konularına göre düzenlenmiş fetva kitapları yaygınlaşınca insanlar bu metodu benimsedi ve belirli bir mezhebin olmadığı herkesin mahallenin ya da şehrin hocasına sorarak dini sorularını çözdüğü dönem sona erdi.
İlim meclislerinden, meseleleri düzenlenmiş sistemli –düzenli fetva kitapları ortaya çıkmaya devam etti. Bu ilim meclislerinden bazıları öne çıktı diğerleri fazla yaygınlaşmadı. Ya da zamanla taraftarı, okuyanı öğreteni kalmadı ve kayboldu. Ya da diğer yaygın olan mezhep kitaplarında anlatıldığı kadarıyla ilmi mirasları kayıtlarda kalmaya devam etti.
Mezheplerin aslı bu ilk dönem ilim meclislerine dayanmaktadır. Bu ilim meclislerinin büyük hocalarına nisbet edilerek adlandırılmışlardır.
İşin aslı ise fetva verebilecek durumda olmayanların fetva verme birikiminde olanlara sorarak amel etmesini emreden ayete dayanmaktadır. Ama 4 adet mezheple sınırlayan ana sebep; insanların
Genel beğenileri ve başka mezheplerin yaygınlaşmamasıdır. İslam tarihi boyunca binlerce müctehid alim yetişmişse de, insanlar bu 4 imamın fetvalarıyla amel etmişler. İlim adamları da bunlardan birisine intisap ederek ilim tahsil etmişlerdir.
Bu 4 mezhepten baksa bir mezhep de ortaya çıkabilir müctehitte. Ama çıkanlar halk arasında tutulmayınca silinip gitmişlerdir.
İctihad kuran ve sünnete bakabilmeyi gerektiren ağır bir ilmi faaliyettir. İctihad hakkında acık ayet ya da acık hadis bulunan konularda olmaz. La ictihade maan nass denilmiştir.
Sıradan kültür düzeyindeki bir Müslüman kendisinin çözemediği bir dini problemini ayet gereği eğitimli bir hocaya sorar ve fetvasıyla amel eder. Bu metod asıldır. Bu çerçevede herhangi bir mezhebe bağlanmak ve ya kayıtlı kalmak durumu sıradan Müslümanlar için dini acıdan gerekli
değildir, değildi.
Ama zamanın akısı içerisinde mezhepler azalıp hocalar belirli bir mezhebin eğitim normlarında yetisince halk arasında da Hanefi ,Hanbeli ,Maliki Şafilik yaygınlaşmıştır. Asıl itibarıyla bunda bir sakınca da yoktur. Hepsi yeterlilik düzeyinde ilim adamlarının fetvalarından oluşmaktadır çünkü.

5- Mezheplere Bağlılık Sorunu Ve Bir Mezhebe Bağlı Kalınması Tavsiyesinin Ortaya Çıkışı:
3. YY ve sonrasında İslam dünyasındaki ilmi problemler İslam coğrafyasının iyice büyümesini müteakip ansiklopedik boyutlara ulaşmış,artık ilim adamları bile ancak belirli ilim dallarının uzmanlığını ancak tamamlayabilir hale gelmişlerdir.
Fıkhı sorunlar ve cevapları en geniş alanı oluşturunca ictihadla verilen fetvalar ve detayları avam için anlaşılma sorunları oluşturmuş, mezheplerin fetvalarında bile kafası karışan avamın anlayışlarının selameti için bir mezhebe baglı kalmaları onlara tavsiye edilir olmuştur.
Bu hassasiyeti körükleyen başka başka yan sebepler de ortaya çıkmıştır. Samimiyetsiz ilim adamlarının ortaya çıkması, batıl ve fıskı fucur eğilimli şahısların da makam mevki elde etmek için ilim tahsil etmeleri ve kafalarına göre fetvalar vermeye başlamaları ya da yöneticilerin dümen suyuna girip onların eğilimlerine göre fetvalar vermeleri, ulemayı, ‘’muteber ilim adamlarının öğrencilerine fetva sorun ve muteber fıkıh kitaplarına fetvayı dayandırtın’’… gibi tedbir ve tavsiyelerde bulunmaya mecbur etmiştir.
Mezheplerin kolay taraflarını alan ve alarak kafalarına göre yasamaya yol arayan serkeşler ilim adamlarına ; el lamezhebiyye gantaratul ladiniyedir . Mezhepsizlik dinsizliğe giden köprüdür, dedirtmişleridir.
Yakın dönemde diriliş hareketlerini organize eden veya etmeye çalışan gayretli davet adamları da mezheplerin fetvalarından halkın kendilerinie oluşturdukları koruma kalkanlarından sıkıntı duymuş hatta mezhepteki fetvaları İslam birliğinin önünde engel olarak görebilmişlerdir. Halk sağlıklı dini bilgilenme imkânı olmadığından mezhebe uymayan görüşleri reddedince mezhep din ve İslam birliğinin önünde engel teşkil etmiştir.
Yeniden ilmi diriliş gayretlerinin doğal sonucu olarak ilim tahsil eden ama geniş tetebbusu olmayan , kuran ve sünnet özümsemeleri kendileri kadar olan ilim adamı ya da talebeleri de mezheplerin İslami hareketin önünde engel olduğunu düşünmekte ve bunu seslendirmektedirler. Bu çerçevede oturmuş İslami ilimler geleneğine sahip olanlarla bu gelenekten gelmeyen ilim adamlarının arasında da bu
Mezhebe bağlılık bir çıbanbaşıdır.
Gelenekten gelen yeniyi yetersizlikl , yeni gelenekten geleni mezhep taassupçuluğuyla itham
etmektedir.
Şii-sünni birliğinin sağlanması gayretlerine sahip insanlar da mezheplere, mezhep taassubu İslam birliğinin önünde en büyük engellerden biri diyerek karsı çıkmaktadırlar.
Netice itibarıyla mezhepler kurcularının bilgi birikim ve samimiyetleri acısından İslam üzerinedirler.
Dayanakları bilmiyorsanız ilim ehline sorun ayetidir. Güvenilir adamlar tarafından bize nakledilmelerinde sorun yoktur. Halkın dini konularda sağlıklı bilgilenmesine uzun yıllar hizmet etmişlerdir.
Günümüzde avamdan bazılarının mezhep adına geliştirdikleri hassasiyetler davetçilerle aralarının acılmasını saglayınca davetçiler mezheplerin asrı saadette olmadığını ve olmaması gerektiğini
söyleyerek bu direnci kırmaya çalışmışlardır.
Kanaatimce durum böyle değildir. Davetçilerin İslami ilimlerde eğitim almaları avam için de kendileri için de iyi olacaktır.
Mezheplerin İslami ilimler metodolojisi acısından durumu ve konumu teknik detaydır ama mezhepler olmalı mı olmamalı mı probleminde esas çözüm bu teknik detaydadır.

6-İlim Talep Edenlerin Mezheplerle Amel Etmeleri;
Öğrenme merhalesinde uygun olan tavır araştırma ve tercih durumuna ulaşanların tavrı ictihad edecek durumda olanların tavrı öğrenme merhalesinde hocanın gösterdiği kadarıyla ve delillerin tamamına değil bir kısmına itila edilir. Henüz delillerin hakkında bilgilenme dönemi olduğundan bu dönemde tabi olduğu mezhebin fetvasına bağlı kalmak daha uygundur. Baksa birisi kendisine soru sorarsa da hangi mezhebe göre amel ediyorsa o mezhebin fetvasını ona söylemek uygundur.
Araştırma ve tercih durumuna ulaşanlar iki turludur. Birincisi bir hocanın ya da birkaç hocanın fetvasına ve delillerine ve o delillendirmelerin her birinin kritiğine itila edilir. Araştırmacı burada başkalarının bulduğu ve delillendirdiği fetvalardan birine meyleder. Bu durum aslında ictihad yeteneğini tam elde etmemiş bir ilim adamının kendisini ve araştırmasının etkisinde kalarak konu
hakkında kanaat oluşturması demektir. İctihadın kendinde olması gereken altyapısı henüz oluşmamasına rağmen oluşmuş hissine kapılınması normaldir. Bağlı olduğu mezhebin delilinin zayıf; eğilim duyduğu hocanın kanaatinin daha güçlü olduğu hissinin tesiri altındadır.
Günümüzdeki birçok mezhepte tercih ve ictihad denemesi sahibi bu noktadan itibaren taklidi bırakıp ictihad etmektedirler.
İkincisi; kuranı bastan sona ya da en azından ahkam ayetleri itibarıyla tetebbu etmiş, sünnetin naslarını sened ve metin tenkidiyle kritik etme yeteneğini kazanmış ya da en azından ahkam
Hadislerini sened ve metin tenkidiyle hazmetmiş ilim adamı. Bu durumda olan fıkıh, usulü fıkıh, hadis, usulü hadis, tefsir, ulumul kuran, lügat, siyret, tarih gibi ilimlerin ana klasiklerini de okuyup tetebbu sahibi olmuş olmalıdır ki tartışılan konular hakkında anlama sorunu ya da algılama zafiyetinden kurtulabilsin.

7-İctihad Ehliyeti Kazanmak İle Müctehid Sıfatını Kazanmak Arasındaki Fark;
İctihad ehliyeti ile ictihad sıfatının kazanılmış olması arasında fark vardır. Bir araştırmacının ictihad için gerekli alt yapıyı kazanmak için okuması gereken ilimleri okuması ona ictihad etme ehliyetini kazandırır. Ama bu ehliyeti kazanan ilim adamı fıkıh ilminin ittila etmesi gereken konularına ve tefsirin ve hadisin delillerinin tamamına ittila etmiş olmaması durumu onu henüz fetva verecek noktaya getirmemiştir. Bu ilim adamı ictihad ehliyetine sahiptir. Ama müctehid değildir.
İstihad sıfatını kazanmak ise kitap ve sünnetin naslarından faydalanarak ameli meselelerde imalı fikir yapıp fetva verecek bilgi birikim ve değerlendirme durumunda olmaktır.
İctihad ehliyeti sahipleri: bu duruma ulaşanlar ictihad ehliyeti sahibidir. Ve araştırmalarında araştırmasının sonucu mezhebinden farklı olursa kendi araştırmasının neticesiyle amel etmelidir. Başkalarına da fetva verilirken benim araştırmam budur. Mezhep bu şekildedir diyerek bilgilendirme yapabilir. Bu seviyede bir ilim adamının sohbetinde bulunanlar onun mezhebiyle amel edebiliriler.
İctihad yeteneğini kazanmış olanlar . Bunların her konuda mezhebi vardır. Avam dilerlerse bunların fetvalarıyla da amel edip onların mezhebine tabi olabilirler. İctihad yeteneğine ulaşanların kısmı ictihad altyapısına ve tamamen ictihad alt yapısına ulaşmaları durumu da söz konusudur. Bazı usülcüler kısmı ictihada ulaşanların mezheplerine bağlı kalması gerektiğini bazıları da kısmen ictihadın caiz olacağını sahibinin de kısmi müctehid sayılacağını söylemişlerdir.
Bu konu hakkındaki Hanefi, Hanbeli, Şafi ve Malikilerin arasındaki yaygın uygulama kısmi ictihada ulaşanların mezhepleri bünyesinde kalmaları ve ictihad iddia etmemeleridir. Yakın dönem Hanbeli uleması ve aralarındaki ehli hadis ekolu mensupları bu eğilimin dışındadırlar. Onlar hadis sahihse onunla amel etmek gerekir derler.
Bu sözün manası hoş ama alt yapısı sığ bir söz olduğu kanaatindeyim. Müctehidin söyleyeceği sözü avam haddini bilmeden söylerse - ki vakıa bu şekildedir- netice hezeyan olur.

8- İmam-I Azamın Hocası Hammad Hangi Mezheptendir
Hammad b. Ebi süleyman büyük bir alim ve müctehiddir.
Mezhebi Hanefi mezhebinin içinde yaşamaktadır. İmam Ebu Hanife den başka temsilcisi fetvalarını toplamayınca farklı ictihadları kaybolmuştur.

9-Mezhebe Tabi Olmanın Hükmü Nedir ?
-Bir mezhebe tabi olmak (bir müctehide sorması ve fetvasına tabi olması boyutuyla ) farzdır.
Bu farziyet;''Fes'elu ehle'z-zikri in kuntum la talemun'' ( bilmiyorsanız zikir ehline sorun) ayeti kerimesiyle sabittir.

-Bir mezhebe tabi olmak (tek bir mezhebe tabi olmak ve başka mezheblere soru sormamak boyutuyla) islam müctehidlerinin çoğunluğunun fetvaları doğrultusunda  aşağıdaki  dayanaklara göre ictihadla vaciptir. 

1-ma la yetimm el vacib illa bihi fe huve vacib. Dini bir emir ya da emirlerin doğru gerçekleşmesi ya da yapılabilmesi için ihtiyaç olan şeyler varsa bunlar da o dini emrin hükmünü alırlar.

Buna göre  fetva vermek durumunda olmayan müslümanlar  her defasında farklı hocalara fetva sorduklarında ictihadi konularda bir kafa karışıklığı ve amellerde tutarsızlık olacaktır. Bunlar kulluk ameliyesine zarar verecek neticeler  verebileceğinden önüne geçilmesi gerekir. Bu çerçevede  bir mezhebe bağlı kalınarak ictihadi konular da  amel etmek, dinin fetva sormakla alakalı emri  bir hüküm olur.
2-sedduz zeria, esasen yapılması caiz iken uygulama da ortaya çıkan sonuçlar sebebiyle bazı fiiller yasaklanabilir. Herhangi bir müctehide  sorup verdiği fevayla amel etmek  esasen caiz iken zamanla toplumların nufusları çoğalınca ve iyi niyetli ve kötü niyetli ve sorumsuz insanlar  işlerine gelen fetvaları seçerek   hareket etmeye başlayınca çıkan bireysel ve kamu düzenine  dair sorunlar  islam alimlerini  halkın bir mezhebe bağlı kalarak  amel etmeleri gerektiğine  dair fetva vermek durumunda bırakmıştır.  
3-Sosyal hayat ve devlet hayatındaki arayış ve düzenin sağlanması herkesin ortak kurallara uymak zorunluluğunu en İslam değerlerine uygun şekilde sağladığı için vaciptir.

Not 1: Müctehid olmayan müslümanların bir mezhebe bağlı kalmaları gerekir  fetvasında  esas alınan dayanakların ve  oluşmasından korkulan mahzurların oluşmadığı durumlarda  bir mezhebe bağlı kalınmaması  konunun esas hükmü olan caizlik boyutunda olmaya devam eder. 
Not 2: Ahvat olanla amel etmek (mezheplerin şart koştukları bütün ictihadi şartları dikkate alarak amel etmek ) buna göre yasak kapsamına girmez.
Not 3:Bir mezhebe göre amel ederken  başka bir müctehide soru soran şahıs  bu fetvayla amel etse  tabi olduğu mezhebe göre bu fetvayla amel etmesinden  ibadeti fasid olmasa  bu şekilde  bir fetva soruş ve amel edişte yine mübah kapsamında kalmaya devam eder.

10-Fetva Sormak Ayetle Sabit Bir Vaciptir.
- Belirli bir müctehidin fetvasına bağlı kalmak ictihadla sabit bir vaciptir.
Bir mezhebe bağlı kalmamak, fetva ehliyeti kazanmış müctehid ilim adamları için caizdir.
Bilgi düzeyi sadece bir ya da birkaç mezhebin fetvalarını iyi bilmek seviyesinde olan ilim adamları için caiz değildir.


Mülahaza: Yildiz Nergiz
Hz..Ömer'in mezhebini öğrenmek istiyorum yardımcı olabilir misiniz?

el Cevab: Hz. Ömer'in rivayet ettiği hadisler ve verdiği fetvalar günümüze kadar ulaşmıştır. Ama o dönemdeki fetvaları zaten bütün müctehidler tarafından ''baş göz üstüne kabul edildiğinden'' bütün fıkıh mezheplerinde ittifakla kabul görmüştür. Bu sebeple mezhebi bu manada diğer mezhepler içinde yaşamaktadır.
-Dönemin ictihad konuları azdır ve Hz. Ömer’in fetvaları bütün fıkhi konularda yoktur. İhtiyaç olmadığından yoktur. Bu çerçevede Hz Ömer’in Mezhebinden bahsedilemez. Ama Asrı Saadet dönemi şartları çerçevesinde mezhebi ve fetvaları ve hadis rivayetleri ve tefsirleri üzerine çok sayıda akademik çalışma vardır.

wife affair woman affair husbands that cheat
click here why men cheat on beautiful women why do married men cheat
free abortion pill abortion pictures pro life abortion
abortion methods terminating pregnancy at 20 weeks articles on abortion
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort