Hit (1784) F-1172

Demokratik Hilafet

İlim Dalı : Fıkıh Konusu : Hilafet
Soruyu Soran : Cevaplayan : Önder Nar
Cevaplayanın Mezhebi:
Ekleyen : /2017-07-12 Güncelleyen : /0000-00-00

Soru: Demokratik Hilafet olur mu?

Demokratik Hilafet Fikrini Benimseyenlerin Mezhebi;
Demokratik Hilafet Fikri; İslamın belirli bir yönetim anlayışı yoktur ve Kur'an daki idareyle ilgili ana kriterlerin ana çerçevesinde bir anlayışla çağdaş- demokratik -evrensel uygulama ve kuralların hukukçular tarafından belirlenecek ve halk tarafından şekillendirilecek onaylanacak yeni bir anlayış ve yönetim tarzının geliştirilmesi fikrinde olanların mezhebidir.
Bu fikrin benimseyenleri geniş bir yelpazede oluşmuştur.
Osmanlı döneminde istibdad var diye Sultan II.Abdulhamid Han'a karşı çıkanlar arasında da Ehli Sünnete mensubiyet izhar eden yazarlar arasından da, Kur'ancılar arasından, krallık ve demokrasi ile idare edilen İslam ülkeleri ve batı ülkelerinde yaşayanlar arasından da bu fikre olumlu bakanlar gözlemlenmektedir.
Türkiye cumhuriyetinin Osmanlı döneminden kalma cemaati nurculuk hareketi ve öncüsü Bediuzzaman Said en Nursi' nin demokratik hilafet içerisinde mutalaa edilebilecek ifadeleri vardır .
İhvan el Müslimin Hareketi'nin önderlerinden bazılarının bu minvalde mütalaa edilebilecek söylemleri vardır.
Pakistan, Hindistan, Suriye, Irak, Mısır, Tunus, Cezayir gibi İslam ülkelerinde ortaya çıkan dava adamı-ilim adamı sentezi hareket önderlerinden bu fikri benimseyenler vardır.
Mezheplerin Birleştirilmesi Hareketi kökenli bazı Şii yazarlardan da demokratik hilafet söylemine davet eden eser verenler vardır.
Sünni-şii-mutezili-kurancı-bağımsız İslam müntesiplerinden taraftar bulduğu gözlemlenen ana temanın içerikte oluşabilecek ayrışmaları nasıl çözüme kavuşturabileceği bu fikrin benimseyenlerinin bir araya gelebilip fikre içerik kattıklarında ve somut bir kanun kitapçığı ürettiklerinde görülecektir.
Israrla Müslümanları laik ve demokratik idare mekanizmalarına boyun eğmeye davet eden, hatta bunu zorla yapan idarecilerin ve İslam ülkelerinin dinlerinden uzaklaşmalarını ve bir blok olarak karşılarında olmamalarını isteyen ve bunun gereği tedbirleri almaktan asla geri durmayan batılı emperyalist ülkelerin bu anlayışa başlangıçta İslami asıllardan batılı anlayışa geçme manasına geldiği için olumlu baktıkları gözlemlenmektedir.
En azından Müslümanların ilim adamı düşünür ya da sıradan fert olarak dini değil, laik bir yönetim anlayışının ürünü bir yönetim sistemini benimsemeye ikna edilmeleri önemli olmalıdır.
Ama her mezhebin kendi kimliğini içselleştirmiş üyeleri bir ortak payda anayasasında ittifak edebilirlerse oylamada etkin güç yine hangi mezhebin ne kadar bağlısı varsa o kadar temsili ve oy hakkı olduğundan en çok bağlısı olan mezhebin üyesi halife seçilecektir.
Yapılacak müzakerelerde tanınacak İslam mezhepleri kendilerini tekrar gözden geçireceklerdir. İslam dışı oldukları anlaşılacak mezhep ve yönelişler silineceklerdir.
İslam dininin müntesipleri büyük yüzdeyle sünnidirler ve sünnilerin çoğunluğu büyük yüzdeyle hanefidirler.

Demokratik Hilafet Fikrinin İslam Dünyasındaki Tarihçesi
Müslümanlar bu önlerine çıkan durumu II.Abdulhamit Han döneminde 1. Ve 2. Meşrutiyet ve Atatürk ile 3. Meşrutiyet tecrübesiyle çok derin izleri olan bir etkilenmeyle yaşadılar.
İstibdattan sıkılan ve padişahlığın İslami olmadığını ve değiştirilmesi gerektiğini savunan yazar, devlet adamı, ilim adamı ve askerler; batıda eğitim aldırılan İstanbul asilzadelerinin çocukları, diğer iç ve dış etkin güçlerin de katkılarıyla halifenin yetkilerinin bir kısmını meşrutiyet meclisine vermesi ortak paydasında buluştular ve hemen hemen her kesimin ısrarlı çabalarıyla sonunda zaafa uğrayan halifelik makamı ve sultanlık sistemi en önemli destekçileri onu değiştirmeye ve daha nitelikli kılmaya çalışırlarken devleti zaafa uğrattılar.
Onların sayesinde sultanın direncini kıran İttihad Ve Terakki Hareketi, devlet yönetiminde etkin rol oynamaya başladılar ve 1. Ve 2. Dünya savaşları balkan siyaseti İslam ülkeleriyle ilişki siyasetindeki büyük yanlışlar ve esasen Müslümanlıklarının yanındaki ikinci kimliklerinin de derin etkisiyle İslam ümmetinin sembolik lideri ve halifesini alt etmeyi başardılar.
Önce İslam ve Müslüman bilincini kaybeden sonra ümmet bilincini kaybeden sonra batıdaki medeniyet ve kültürünün etkisine girip onlar gibi medenileşmek istekleri içinde büyüten aydınlar düşünürler ilim adamları askerler devlet ricali ve halk Demokratik hilafet fikrinin önemli temsilcilerinden Said en Nursi padişahı ikna edemeyince ona karşı safta yer alıp kurtuluş savaşında da Atatürk’e destek verip TBMM'nin şura meclisi olduğunu tasavvur ederek gerçekleşmekte olan büyük değişimi ve gelecek olan süreci sağlıklı tespit edememiş, ama bununla birlikte levhi mahfuzdaki tevafuklu Kuran’ı gördüğünü ima etmiştir.

Demokratik Hilafet Fikrinin Sahipleri İslam Hilafeti Fikrinin Karşıtlarıdır.
Kitap ve sünnet kültürleri zayıf Müslümanların arasında taraftar bulmuşlardır.
Sahip oldukları öngörüsüzlük ve hikmetsizlik sebebiyle Birinci adımda sultanı sarsmışlar, ikinci adımda onu hal etmişlerdir. Üçüncü adımın arafesinde bu kargaşadan faydalanan emperyalist ülkeler İslam ülkesinin yayıldığı coğrafyayı etki alanlarına almışlar ve dördüncü adımda Atatürk ve arkadaşları imparatorluktan ancak Anadolu yarımadasını (ancak kurtarabilecek anlaşmalar ve kabullenmelerle) kurtarabilmiştir. Sembolik olarak Ayasofya müzeye çevrilmiş, pratikte Müslümanları bir arada tutabilecek müessese lağv edilmek durumunda kalınmıştır.
Bugün sadece yaşatılsaydı dünyanın tek süper gücü olacak Osmanlı devleti yerine; süper güçlükleri Osmanlının hükmettiği petrol yataklarını sömürüye dayalı Avrupa ve Amerika’yla bölgenin diğer aktorü Rusya ortaya çıkabilmiştir. Denizlere inemeyen ve Avrupa’yla kavgalı bir Rusya’nın petrolle gücüne güç katan ve İslam bilinciyle batıyı bilinçlendirerek manevi fethi tamamlayacak İslam ümmetinin lideri Osmanlı devletinin karşısında duramayacaktı. Avrupa'nın İslam coğrafyasını sömüremediği için güdük kalma rolü yer değiştirmiş; İslam ümmeti 100 kusur yıldır süregelen karanlığa gömülmüştür.

Mülahaza: Mikdat Özaslan 
Geçen sene "Cumhuriyet Bayramı" denilen hafta ya denk gelen Cuma hutbesinde imam efendi Kuran ve sünnette idare şekli belirtilmemiş olup Şura tavsiye edilir Bu sebeple Cumhuriyet yönetim şekli olarak İslama uygundur denildi... Toplum algısını dikkate alarak imamın kastı ne olursa olsun kahir kanaat laik ve demokratik yönetim yani bugünkü idare şeklidir bu sözün ulaştığı mana. Ayağa kalktım ve imama bu sözün an itibariyle yaşadığımız idare şeklini taltif ve onay ifade ettiğini bu nedenle sözünüze açıklama getirmeniz gerekir dedim. Aksi halde sizin arkanızda namaz kılmayız demek durumunda kaldım. Hak üzere oldu mu tutumum Allah cc bilir ama…

el Cevab: İmam sünni değilmiş demek ki.
Cuma imamlığı bu nahoş durumları bir nebze ortadan kaldırır. İbrahim Cücük tercümesi İslamda devlet başkanlığı isimli bir eser var. Okumanız uygun olur

 

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort